Kategoriler
12. SINIF 3. ÜNİTE: ŞİİR Cumhuriyet Dönemi'nde Şiir

CUMHURİYET DÖNEMİNDE SAF (ÖZ) ŞİİR VE YEDİ MEŞALECİLER

Cumhuriyet Dönemi’ndeki toplumsal değişimler, diğer bütün edebi türler gibi şiire de yansımıştır. Bu dönemde birbirini takip eden, birbirine tepki olarak doğan ve gelişen farklı şiir anlayışları ortaya çıkmıştır. Saf şiir, toplumcu şiir, milli duyarlılığı yansıtan şiir gibi farklı anlayışlarla şiirler yazılmıştır.

            Bunların en önemlilerinden biri saf (öz) şiir anlayışıdır. “Sanat için sanat” anlayışı doğrultusunda okura estetik zevk veren, bireysel şiir yazma akımına saf (öz) şiir anlayışı denir. Bu anlayış,Türk şiirinin hem içerik hem de şekil yönünden köklü bir değişikliğe uğramasına zemin hazırlamıştır.

            Saf şiir anlayışı 20.yüzyılın başlarında Fransız sembolist şairler Paul Valery, Paul Verlaine, ve Stephane Malarme tarafından ortaya çıkmıştır. Aslında divan şiiri de öz şiir sayılabilir. Tanzimat’ın ikinci kuşak şairlerinden Abdülhak Hamit Tarhan, Recaizade Mahmut Ekrem gibi isimlerin de saf şiir anlayışını benimsediği söylenebilir. Serveti Fünûn şairlerinden Cenap Şehabettin saf şiirin başarılı örneklerini verir.

Bu şiir anlayışının poetikası Ahmet Haşim’in “Şiir Hakkında Bazı Mülahazalar” adlı makalede ortaya konmuştur. Milli Edebiyat’ ta Yahya Kemal ile bu anlayışa bağlı şiirler yazılmaya başlanmıştır.

Saf şiir anlayışı, Türk edebiyatında özellikle 1940-1960 yılları arasında Ahmet Hamdi Tanpınar, Necip Fazıl Kısakürek, Asaf Halet Çelebi, Cahit Sıtkı Tarancı, Ahmet Muhip Dıranas, Fazıl Hüsnü Dağlarca, Behçet Necatigil gibi sanatçılarla önemli bir şiir geleneği hâline gelmiştir.

Saf şiir anlayışı, cumhuriyetin ilk yıllarında Yedi Meşaleciler ve bağımsız sanatçılar olmak üzere iki kolda gelişir.

Saf Şiir Anlayışının Özellikleri

  • Saf şiir, şiirde dili her şeyin üstünde tutmuş ve divan şiirinin biçimci yapısından da etkilenmiştir.
  •  Bu anlayışla yazılan şiirlerde ahenk, güzel ve etkili söyleyiş önemlidir.
  •  Şiirde mükemmeliyetçilik öne çıkmıştır. Bu şiir tarzında önemli olan iyi ve güzel şiir yazmaktır.
  • Bu şiir geleneğinde amaç, dilde saflaşmayı sağlayarak rahat söyleyişi bulabilmektir. Ancak şiirde dil, günlük dilin kalıplarından uzaklaştırılmıştır.
  • Düz yazıya özgü öğeler, şiirden uzaklaştırılmıştır.
  •  Saf şiirde siyaset ve toplumcu görüşler şiirin dışında bırakılmıştır. Şiir, ideolojinin esiri olmamalıdır.
  •  Şairler, öğreticilikten (didaktik bilgiden) uzak durup musikinin çağrıştırdığı imgeleri kullanmışlardır.
  •  Her şairin kendine özgü bir “imge dünyası” vardır. Yani imgeler “özgün”dür.
  •  Bu şiir anlayışında şiirsellik, sadece ahenk unsurlarıyla değil imgelerin tazeliği, seçilen kelimelerin ses ve uyum zenginliği, anlamın kapalılığı ile de sağlanmıştır. Şiirde “iç ahenk” öne çıkarılır.
  • Şairlerde okuyucuda estetik haz uyandıran şiirler yazma eğilimi görülür.
  • Şairler, anlaşılmak için değil; duyulmak, hissedilmek için şiir yazarlar.
  • Masal, rüya, mit, zaman gibi düşsel temalar, aşk, ölüm, ayrılık, yalnızlık gibi bireysel temalar ve “mitolojik unsurlar” da bu şiirlerde sıklıkla işlenmiştir.
  • “Sanat, sanat içindir.” anlayışına uygun şiirler yazmışlardır.
  • Güzel şiir ancak çalışarak elde edilir. Şiir emek işidir.
  • Sembolizm akımı bu şiirin temelini oluşturur. Sembolizm;

           *Şiirde gerçekçiliği savunan parnasizm akımına bir tepki olarak XIX. yüzyılın sonlarında ortaya çıkmıştır.

* Şairler kendi izlenimlerine ağırlık verirler.

* Biçim, anlam kapalılığı, ahenk, müzikalite her şeyden üstün tutulur.

* Duyguları kelimelerin ses değeriyle sezdirme, sembolizmin başlıca özelliğidir.

*Dış dünyadan algıladıklarımız, dış gerçekliğin kendisi değil onlarla ilgili birtakım izlenimlerdir. Bu da kişiden kişiye değişen bir olgudur. Böylece şair algılarını kendi iç dünyasına çevirir ve bunları sembollerle anlatır.

*Açıklığa değil kapalılığa, anlatmaya değil sezdirme ve telkine yönelmişlerdir.

*Charles Baudelaire,Arthur Rimbaud, Paul Verlaine, Stephane Mallarme, Paul Valery dünya edebiyatında sembolizmin öncü isimleridir.

*Türk edebiyatında ise Ahmet Haşim, Ahmet Hamdi Tanpınar, Cahit Sıtkı Tarancı, Ahmet Muhip Dıranas şiirlerinde sembolizm akımının etkilerinin görüldüğü sanatçılardır.

SAF ŞİİR ANLAYIŞI İLE YAZAN BAĞIMSIZ ŞAİRLER

  1. AHMET HAŞİM:

Özellikle Fecri Ati Topluluğu ile anılan şair, saf şiirin öncüsü kabul edilir. Piyale kitabının önsözünde yer alan “Edebiyat Hakkında Bazı Mülahazalar” yazısı, saf şiiri başlatır. Ahmet Haşim bu yazısında şiirin anlaşılmak için değil hissedilmek için yazıldığını belirtir ve şiir dili için “…musiki ile söz arasında, sözden ziyade musikiye yakın, ortaklaşa bir dildir.” diyerek saf şiirin ilkelerini belirler. Ahmet Haşim için daha fazla bilgi için “Fecri Ati” yazımıza bakabilirsiniz.

  1.  NECİP FAZIL KISAKÜREK:

*Özellikle şiirleri ve tiyatrolarıyla ün kazanmış Cumhuriyet edebiyatı şairi, yazar, memur, yayımcı, ideolog, düşünürdür.

 *“Büyük Doğu” ve “Ağaç” dergilerini çıkarmış ve birçok dergide de yazmıştır. İlk şiiri çocuk denecek yaşta çıkmış ancak “Kaldırımlar” adlı şiir kitabının yayımlanmasıyla geniş bir kesim tarafından tanınmış, sevilmiştir ve edebiyatımızda “Kaldırımlar şairi” olarak isim yapmıştır. Ayrıca Necip Fazıl, “Üstad” olarak da anılır.

 *Fransız sembolistlerinden ve halk şiirinden yararlanarak heceyle kendine has, başarılı şiirler yazmıştır.

 *Hece ölçüsüyle şiirler yazdığı gibi kitaplarına almadığı birkaç şiirde aruzu da denemiştir.

*Sembolist ve empresyonist şiir, şuuraltı teorisi, Bergson’un sezgiciliği, egzistansiyalistler ve karamsar, bunalımlı, mistik havasıyla Baudelaire; Necip Fazıl üzerinde etkili olmuştur.

* İlk dönem şiirlerinden sonra mistik konuları, madde ve ruh ilişkisini, insanın evrendeki yerini konu edinen şiirler yazmıştır. “Din, ölüm, korku, aşk ve trajedik hava” değişmeyen temalarındandır.

*Sanatı, “tanrıyı arayıp bulma eylemi”olarak tanımlamıştır.

* Eserlerinde estetik kaygı ve metafizik-psikolojik derinlik görülür. Çağdaş insanın bunalımını işlemiştir. Şiirinde, duygu ve düşünce beraber yürür.

*Şiirin iç yapısıyla dış yapısı arasında bir uyum olması gerektiği düşüncesindedir.

*Şiirlerini “Çile” başlığı altında bir kitapta toplamış ve bu kitapta şiir anlayışını düzyazı olarak anlatmıştır.

*Necip Fazıl’ın tiyatroları da şiirleri gibi trajik karakter gösterir. Şiirlerinde soyut olarak ele alınan kavramlar, oyunlarında kahramanların kişiliklerinde somutlaştırılır.

Şiir: Örümcek Ağı, Kaldırımlar, Ben ve Ötesi, Sonsuzluk Kervanı, Çile

  1. AHMET HAMDİ TANPINAR

*Cumhuriyet edebiyatı şairi, yazar, akademisyen, düşünür, edebiyat tarihçisi ve siyasetçidir. Şiir, öykü, roman, edebiyat tarihi, makale, deneme gibi birçok alanda eserler vermiştir.

*Birçok gazete ve dergide yazıları ve şiirleri yayımlanmıştır.

*Mizaç bakımından metafizik ve mistik eğilimlere sahip bir nesle mensuptur.

*Ahmet Haşim’in özellikle de Yahya Kemal’in etkisinde kalmış, Sembolizmden etkilenmiştir.

*Eserlerinde Doğu-Batı çatışması, “rüya” ve “zaman” kavramları, “geçmişe özlem”, “mimari” ve “musiki” öne çıkar.

* “Ne içindeyim zamanın! Ne de büsbütün dışında” dizeleri onun zamanı kavrayışının özünü vermektedir. Zaman onun için “geçmiş, şimdi ve gelecek’in parçalanmaz bir bütünüdür.‘ Bursa’da Zaman’ şiiri geniş bir kesim tarafından sevilmiştir.

*Eserlerinde bilinçaltı ve psikoloji önemlidir.

*Serbest şiirin moda olduğu bir dönemde şiirlerini hece ölçüsüyle yazmış; serbest ölçüyle de örnekler vermiştir. 

*Hece vezniyle yazdığı ilk şiirler, imge zenginlikleri ve müzikal nitelikleriyle dikkat çeker. Söyleyiş güzelliği ve ahenge büyük önem verir.

*Şiirlerinde toplum değil “ben” vardır. Dış dünya değil, bilinçaltı sezilir.

*Şiirlerini yalın bir dille yazmıştır. Samimi, konuşma diline özgü bir sözcük seçimi vardır.

*Dil yalın olsa da anlam kapalıdır. Kendine özgü imgeleri vardır.

*Öz şiir yazan bütün şairler gibi şiirin bir emek işi olduğunu düşündüğünden ve şiirinde çok titiz davrandığı için çok az sayıda şiiri vardır. Tek şiir kitabı “Şiirler” adıyla yayımlanmıştır.

  1. AHMET MUHİP DIRANAS

* Ahmet Muhip, herhangi bir ideolojik gruba, edebî akım veya topluluğa katılmamıştır.

*Yedi Meş‘aleciler ile 1940 kuşağı arasında geçiş sanatçısı olarak görülür.

*Şiirleriyle tanınmakla birlikte tiyatro eserleri de vardır.

*Birçok dergide yazmıştır.

*Fransız sembolizmiyle Türk şiir geleneğini başarıyla kaynaştırmıştır.

 *Hece ölçüsüyle biçimsel mükemmelliğe önem verdiği şiirler yazmıştır.

 *Şiirin edebî ve estetik yönünü öne çıkarmıştır.

*Yeni bir şiir dili kurmak için şiirde biçim, ses ve ahenge önem vermiştir.

 *Birkaç mısradan oluşan şiir cümlesi kurmaya çalışmış ve mısradan çok cümleyi esas almıştır.

*Ahmet Muhip, şiirlerinde Anadolu ağızlarına ilk defa yer veren ve konuşma diliyle yazan şairlerdendir.

*Bireysel duyarlılıkla yazdığı şiirlerinde daha çok, insanın iç dünyası, aşk, kadın, tabiat, varlık, tarih, metafizik, sanat, mutluluk, karamsarlık ve ölüm, Anadolu gibi temaları işlemiştir.

* Kar, Olvido, Ağrı,Serenad ve Fahriye Abla şiirleri oldukça ünlüdür.

*Hayatının sonlarına doğru az da olsa sosyal ve siyasal temalı şiirler de yazmıştır.

*Tanpınar gibi az yazmış; seyrek yayımlamış; şiirlerini, şiire başladıktan elli yıl kadar sonra kitaplaştırmıştır.

Şiir: Şiirler,Kırık Saz

  1. CAHİT SITKI TARANCI

*Asıl adı Hüseyin Cahit olan Tarancı; Cumhuriyet edebiyatı şairi, yazar, memur, spiker, mütercimdir.

 *Cahit Sıtkı, Fransız sembolist şairlerin etkisinde kalmıştır. Zaman zaman romantizm etkileri görülür.

*Vezne, şekle önem vermiş; şiirde ses, anlam ve biçim bütünlüğünü çok dikkat etmiştir.  Hece ölçüsüyle de serbest ölçüyle de şiirler yazmıştır.

*Şiirlerinde derin bir düşünce, fikir ve felsefe bulunmaktadır.

*Sanatta insanı, bireyi ön planda tutmuştur.

*Şiirlerinin çoğunda ölüm konusunu ve yalnızlığı işler. Bunun yanında çaresizlik, çirkinlikten şikayet, yaşama sevinci gibi temalara da yer vermiştir.

*Orhan Veli ve arkadaşları gibi toplumsal, dinî ve tarihî değerlere ilgi duymadığından boşluğa düşmüş; kaçış psikolojisiyle, bazen tabiata bazen de yaşama sevincine sığınmaya çalışmıştır.

*”Otuz Beş Yaş, Desem ki ve Gün Eksilmesin Pencerem”den şiirleriyle tanınır.

* Halk deyimlerini de kullandığı sade, akıcı ve ahenkli bir dili vardır.

*Şiiri “kelimelerle güzel şekiller kurma sanatı” olarak görür.

*Ziya Osman Saba ile mektuplaşmaları edebiyat tarihimizde meşhurdur.

Şiir: Otuz Beş Yaş, Düşten Güzel, Ömrümde Sükût, Sonrası

  1. ASAF HALET ÇELEBİ

*Hiçbir akıma girmeyen kendine has bir şairdir.

* Gençlik yıllarında divan edebiyatından etkilendi. Gazeller ve rubailer yazdı.

*1937’den sonra serbest ölçü kullanmaya ve Batı şiirinin tekniklerine yönelmeye başladı.

*Divan şiirinin estetik anlayışı ile Fransız letrislerinden (Letrizm, kelimelerin yapısı ve manasını reddedilerek en gelişmiş ifade ve anlaşma vasıtası olan dili, saf harf ve sese indirgeyen bir akımdır.) hareketle harflerin ses çağrışımlarına dayanan kendine özgü bir şiir tarzı geliştirmiştir.

*Rüyalar, masallar, efsaneler ve menkıbelerle örülü anlaşılması zor bir şiir dünyası oluşturmuştur.

*Şiirlerinde dinlerden, ideolojilerden, toplumsal olaylardan çok Anadolu- İran-Hindistan çizgisi üzerinde uzanan bir yaşamın görünümlerini sesler aracılığıyla dile getirdi.

* Şiirlerinde ölüm, sonsuzluk, madde-ruh ilişkisi gibi mistisizme kapı açan kavram ve temaları işlemiştir.

Şiir: He, Lâmelif, Om Mani Padme Hum

YEDİ MEŞALECİLER

1928 yılında ortaya çıkan bu topluluk, şiir ve yazılarını “Yedi Meşale” adlı kitapta toplamışlardır. Altı şair ve bir hikâye yazarından oluşmuştur. 1928-1933 yılları arasında faaliyet göstermiştir.

Şiir anlayışlarını “Canlılık, samimiyet ve daima yenilik!” sloganıyla özetlemişlerdir.

Bir ara yayın organı olarak kendi dergilerini çıkarmak isteyen Yedi Meşaleciler; kısa süreli olarak “Meşale” dergisini yayımlamışlardır. Yazı İşleri Müdürlüğünü Yusuf Ziya Ortaç’nın yaptığı Meşale dergisi, 1928 Temmuz’unda yayımlanmaya başlamış ve yayım hayatı 8 sayı sürmüştür.

Yahya Kemal ve Ahmet Haşim tarafından desteklenmişlerdir.

Yedi Meşaleciler, memleket edebiyatına ve şiirlerini yüzeysel buldukları Beş Hececiler’e tepki olarak ortaya çıkmıştır.

Edebiyatımızda kısa süreli bir yankı uyandıran Yedi Meşaleciler, hedeflerini gerçekleştiremeden dağılmışlardır.

Edebiyattaki tıkanıklığı aşmak için, Türk şiirinde yeni ufuklar açmayı hedeflemişlerdir.

Topluluğun sanatçıları şunlardır: Sabri Esad Siyavuşgil, Cevdet Kudret Solok, Yaşar Nabi Nayır, Vasfi Mahir Kocatürk, Muammer Lütfi Bahşi, Ziya Osman Saba, Kenan Hulusi Koray

Özellikleri:

  • Türkiye’de Cumhuriyet döneminde “Sanat, sanat içindir” deyip poetikalarını yayımlayan ilk grup Yedi Meşaleciler’dir.
  • Edebiyatımızda, beyanname ile ortaya çıkan ikinci topluluktur.
  • Sanat, sanat için olmalıdır.
  •  Edebiyatta taklitten kaçınılmalı, daima yenilik, içtenlik, canlılık aranmalıdır.
  •  Batılı ilkelerle sanat yapılmalı, geleneksel temalar yerine yeni temalar bulunmalıdır.
  •  Şiirde konu zenginliği sağlamak için hayalden yararlanılmalıdır.
  • Tekdüzelikten kaçınılmalıdır.
  • Şiirde hece ölçüsünü kullanmışlardır. Daha çok 7+7’lik kalıbı kullanmışlardır.
  • Çarpıcı imge ve benzetmelerle zenginleştirdikleri şiirleri, ustalıkla yapılmış birer tablo değeri taşır. Sürekli yenilik peşinde olan bu şairler, yeni mecaz ve söyleyişlerle karşımıza çıkarlar.
  •  Fransız sembolistlerin etkisinde kalmışlardır.
  • Yedi Meşaleciler, şiirlerinde “aşk, sevgi, yaşama sevinci ve çocukluk günlerine özlem” gibi konuları işlemişlerdir.

Topluluğun Sanatçıları:

  1. SABRİ ESAD SİYAVUŞGİL

*Çok yönlü bir sanatçıdır; hukuktan felsefeye, tercümeden psikolojiye birçok alanda eğitim görmüş ve emek vermiştir. Fransızcadan birçok çeviri yapmakla birlikte Türkçeden de Fransızcaya eserler tercüme etmişti. İlk psikoloji çevirilerini yapan odur.

*İlgi çeken ev içi eşya ve tasvirlerinden sonra özellikle çevirileri ve edebiyatı yakından takip eden denemeleriyle edebiyatla olan bağlantısını sürdürdü.

* Daha çok, bireysel duyguların ve çevre betimlemelerinin aktarımına önem verdi.

*Şiirlerini, hece ölçüsü ve canlı bir dil kullanarak yazmıştır.

*Empresyonist ve ekspresyonist bir tutum ile yeni ve canlı şiirler şiirlerini yazdı.

*Şiirlerini Odalar ve Sofalar adlı kitapta topladı.

*Topluluğun çıkardığı Yedi Meşale adlı ortak kitaba 14 adet şiiriyle katılmıştır.

2. YAŞAR NABİ NAYIR

*Şiirlerini Kahramanlar ve Onar Mısra adlı kitaplarda topladı ve diğer edebiyat türlerinde eserler verdi ve çeviriler yaptı.

*1933 yılında çıkarmaya başladığı Varlık dergisini ömür boyu devam ettirdi.

*Bu dergi Türk edebiyatının gelişmesinde, yeni kabiliyetlerin yetişmesinde ve tanıtılmasında önemli rol oynadı.

* Ayrıca Varlık yayınlarıyla da bir edebiyat kütüphanesi kurdu.

*Yaşar Nabi, bu dergi yoluyla yeni harflerle yazılan Türkçenin yaygınlaşması ve öz dil için çaba sarf etmiştir.

*Yaşar Nabi, “edebiyatta her çeşit görüş ve akımlara karşı tam bir anlayış ve hoşgörürlükle davranmayı; saplantılara ve direnmelere düşmemeyi” sanat anlayışı olarak benimsemiştir.

3. MUAMMER LÜTFİ BAHŞİ

*Topluluğun dağılmasından sonra bütünüyle edebiyattan koptu.

*Topluluğun en az tanınan şairi Muammer Lûtfi’dir.

*Gruptan ilk ayrılan o olur.

*Zamanla aruzu bırakıp hece veznine geçtiyse de son döneminde serbest tarzda şiire yönelmiştir.

*Şiirlerinde millî konuları ve sevgi temasını işlemiştir.

*Şiirlerinin yanında manzum hikâyeler de yazmıştır.

*Dilinde zamanla sadeleşme görülür.

*Muammer Lütfi’nin Yedi Meşale ’de yayımlanan şiirleri hariç diğer eserleri kitap hâlinde bir araya getirilmemiş ve basılmamıştır.

4. VASFİ MAHİR KOCATÜRK

*Şiirlerini Tunç Sesleri, Geçmiş Geceler, Bizim Türküler, Ergenekon adlı kitaplarda topladı.

*Asıl çalışmasını edebiyat tarihi ve incelemesine ayırdı.

*Halk ve Divan edebiyatı unsurlarını, Batı kültürüyle birleştirerek kullanır.

*Yedi Meşale kitabının  “Dağların Derdi” başlıklı bölümünde şiirleri yayımlanmıştır.

*İlk şiirlerinde vatanseverlik ve kahramanlık üzerine yoğunlaşıp epik şiirler yazan Vasfi Mahir Kocatürk, Yedi Meşaleciler arasına girince şiir tarzını biraz değiştirmiş; âşık tarzı şiire yönelmiştir.

*İnsanın gün içindeki dertlerine, ferdî ıstıraplarına yoğunlaşır.

*Şiirlerinde hece veznini kullanmıştır.

 *Açık, anlaşılır ve yalın bir dil kullanmıştır.

5. CEVDET KUDRET SOLOK

* Şiirlerini Birinci Perde adlı kitabında topladı.

* Roman ve tiyatro türlerinde de eser veren Cevdet Kudret, okul kitapları ve edebiyat tarihimizle ilgili ciddi eserler yazdı.

*Şiire hece ile başlar; sonradan serbest ölçülü şiirler yazar.

*Yedi Meşale grubunun en çalışkan yazarı olarak bilinir.

* Yalnızlık, özlem gibi bireysel konuları işleyen; buruk, içedönük, karamsar ve kırgın duygular yansıtan şiirler yayımlamıştır. 

6. ZİYA OSMAN SABA

*Grubun en geç ve şiir anlayışına en sadık şahsiyetidir.

* Fransız sembolistlerinin etkisi görülür. Romantik, gözlemci ve dışavurumcudur.

*Hâtıralar, özlem ve karamsar havanın hâkim olduğu ilk şiirlerinde hayata küskünlük ve ölüm temaları dikkati çeker. 1940’larda, yaşama sevinci, insan sevgisi, ev hayatı, fakirlere acıma, kadere boyun eğme, küçük mutluluklarla yetinme, Allah’a kulluk ve ahiret özlemi gibi temalarda yoğunlaşır. 

*Özellikle ev içi şiirler yazdı ve Behçet Necatigil’e örnek oldu.

*Ziya Osman, bütün insanların mutlu olduğu ve herkesin hoşgörü içinde yaşadığı bir dünya özlemiyle yaşar. Bu yönüyle Yunus Emre ve Mevlana geleneğinin modern çağdaki sesidir.

*Yapmacıklıktan uzak durmuştur.

*Yeni modalara kapılmamış; edebî sanatlara, süse rağbet etmemiş; sade ve tutarlı bir şiir ortaya koymuştur.

*Hem hece ölçüsü hem de serbest ölçüyü kullanmıştır.

 *1940 öncesi şiirlerinde sone, terza-rima gibi nazım biçimleriyle; çoğunlukla 7+7 ölçülü şiirler yazmıştır. 

*“Beyaz Şairi” olarak anılır.

Şiir: Yedi Meşale (ortak kitap), Sebil ve Güvercinler, Geçen Zaman, Nefes Almak (ölümünden sonra yayımlanmıştır), Bıraktığım İstanbul (2003)

7. KENAN HULUSİ KORAY

*İçlerindeki tek hikâye yazardır.

*Yaşadığı sürede beş hikâye kitabı yayınlamış, “Osmanoflar” romanı ve kısa hikâyelerinin birçoğu gazete sayfalarında kaybolup gitmiştir.

*Gazeteciliğinin de etkisiyle küçük hikâye tarzını benimseyen sanatçı, Cumhuriyet döneminde korku türünde örnekler veren ilk hikâyecidir.

*İlk hikâyelerinde, süslü, renkli ve şairane bir üslûbu tercih etmiştir. Bunlar, hayalî, fantastik hikâyeler ve aşk hikâyeleridir.

*Hikâyeleri genellikle gizliliğe, esrarengiz bir atmosfere bürünür ve hiç beklenmedik, şaşırtıcı bir şekilde son bulur.

*Kenan Hulusi için anlatım, konudan önce gelir; üslûba önem verir, kelime seçiminde titiz davranır. 

*1931’den itibaren özgün üslûbunu bulmuş; sosyal meselelere yönelmiştir

*Önemli hikâyeleri: Bir Yudum Su, Osmanoflar, Bahar Hikâyeleri, Bir Otelde Yedi Kişi

Kategoriler
1. ÜNİTE: GİRİŞ: EDEBİYAT VE TOPLUM- AKIMLAR 11. SINIF

EDEBİ AKIMLAR

•             KLASİSİZM

*17.yy ortalarında Fransa’da ortaya çıkan edebiyat akımıdır.

*Akla ve sağduyuya değer verirler.

*İnsandaki tabiata, insanların iç dünyasına saygı göstermek esastır,

*Konularını eski Yunan ve Latin edebiyatından alırlar.

*Kahramanları seçkin kişilerdir. Sıradan insanlara eserlerinde yer vermezler.

*Önemli olan konu değil konunun işleniş biçimidir

*Dil, üslup kusursuz bir şekilde işlenmiştir. Dil açık, yalın ve soyludur.

*Sanat için sanat görüşünü savunurlar.

*Sanatçı eserde kendini gizler.

*Tiyatroda üç birlik kuralına uyulur.(olay, zaman, mekân)

*Bu akımın en önemli temsilcileri: Moliere, Corneille, Racine, La Fontaine, La Bruyere, Daniel Defoe, Boileau, Malherbe, Madam De La Fayette, Fenelon, Bousset

*Türk edebiyatında ise Şinasi ve Ahmet Vefik Paşa ‘dır. Şinasi’nin La Fontaine’den; Ahmet Vefik Paşa’nın da Moliere den yaptığı çeviri ve adapteler klasisizmi edebiyatımızda tanıtmıştır.

             ROMANTİZM

*Fransa’da 1830 yıllarında klasisizme tepki olarak doğmuştur.

*Klasik edebiyatın kural ve şekilleri bırakılır.

*Konular eski Yunan ve Latin edebiyatı yerine Hıristiyanlıktan tarihten ve günlük yaşamından alınır.

*Akıl yerine duygulara ve hayallere önem verirler.

*Sanatçılar kendi eserlerinin kişiliklerini gizlemezler.

*Sanat toplum içindir görüşünü benimsemişlerdir.

*Tabiat önemlidir. Gözlem ve tasvire önem verilir.

*Konular işlenirken iyi, kötü, doğru, yanlış gibi karşıtlıklardan yararlanırlar.

*Üç birlik kuralı terk edilir.

*Temsilcileri: Voltaire, Shakespeare, Lord Byron, Goethe, Schiller, Jean Jacques Rousseau, Chateaubriand, Madame de Stael, Lamartine, Victor Hugo, Aleksandre Dumas Pere, Alfred de Musset, Alfred de Vigny, Aleksandre Puşkin.

*Türk edebiyatında ise Namık Kemal, Ahmet Mithat Efendi, Abdülhak Hamit Tarhan, Recaizade Mahmut Ekrem (şiirde)

•             REALİZM

*19.yy’ın ikinci yarısında Fransa’da romantizme tepki olarak doğmuştur.

*Konu gerçekten alınır. Olay ve kişiler yaşanan ve yaşayan kişilerin benzerleridir

*Kişilerin ruhi davranışlarını etkileyen onların kişiliklerini çizen çevre ve ortamın tanıtılmasına önem verilir.

*Betimlemeler yazarın gözüyle yapılmaz kahramanın gözüyle yapılır.

*His ve hayale kapılmadan toplum gerçeklerini olduğu gibi yansıtır.

*Sanat için sanat görüşünü savunurlar.

*Hikâye ve Romanda uygulanır.

*Temsilcileri: Gustave Flaubert, Stendhal, Honore de Balzac, Daniel Defoe, Charles Dickens, Hemingway, Turgenyev, Çehov, Gorki, Gogol, Tolstoy, Dostoyevski.

*Türk edebiyatında ise; Recaizade Mahmut Ekrem (roman ve öyküde), Samipaşazade Sezai, Mehmet Akif Ersoy, Halit Ziya Uşaklıgil, Mehmet Rauf, Ömer Seyfettin, Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Refik Halit Karay, Reşat Nuri Güntekin, Halide Edip Adıvar.

•             NATÜRALİZM

*Determinizm anlayışını romana getiren bu akım 19. asrın ikinci yarısında Fransa’da ortaya çıkmıştır.

*Determinizme göre tabiat olaylarında aynı sebepler aynı sonucu doğurur. Natüralistler, Determinizmi topluma ve insan uyguladılar.

* Toplum büyük bir laboratuvar, insan deney konusu, sanatçı da bilgin sayıldı.

*İnsan kişiliğini anlatabilmek için soya çekim yasalarından ve toplum biliminden yararlandılar.

*Romanlarda kahramanların portreleri ince ayrıntılarına kadar verilir.

*Yazar eserde kişiliğini gizler.

*Gözlem ve tasvir önemlidir.

*Eserlerinde hayatı bütün yönüyle anlatırlar.

*Bedenden ayrı bir ruh yoktur.

*Dil her seviyedeki insanın anlayabileceği bir düzeyde tutulmuştur

*Sanat toplum içindir anlayışı doğrultusunda eserler verilmiştir.

*Temsilcileri: Emile Zola, Guy De Maupassant, Alphonse Daudet, John Steinbeck, Goncourt Kardeşler.

*Türk edebiyatında ise; Hüseyin Rahmi Gürpınar, Nabizade Nazım, Beşir Fuat

             PARNASİZM

*Romantik şiir anlayışı ile Fransa’da ortaya çıkmıştır.

*Doğal güzelliğe ve dış görünüşe büyük önem verir.

*Sanat, sanat içindir ilkesini savunmuştur.

*Nesneleri dış görünüşünü aktarmışlardır.

*Kelimeler seçilerek kullanılır. Kelimelerin sıralayışı ve ahenk önemlidir.

*Kafiye ve Redife önem verilir.

*Romantizm’de bırakılan eski Yunan ve Latin kültürüne dönüşmüştür.

*Temsilcileri: Theophille Gautier, Theodore Banville, Francois Coppee, Jose Maria de Heredia, Leconte de Liste, Sully Prudhomme.

*Türk edebiyatında ise; Tevfik Fikret, Cenap Sahabettin, Yahya Kemal

             SEMBOLİZM

*19.yy’ın son çeyreğinde ortaya çıkmıştır.

*Nesneleri olduğu gibi anlatmak mümkün değildir. Nesneler değişerek anlatılabilir.

*Anlatımda sözlerin sözlük anlamından bıkan sembolistler yaşatmaya çalışırlar.

*Şiirde anlam açıklığından kaçındılar.

*Şiir anlaşılmak için değil hissedilmek içindir.

*Şiirde alaca karanlık üzüntü ve ay ışığı, gün doğumu, gün batımı gibi belli belirsiz varlıklar görüntüleri yansıtırlar.

*Şiirde musiki her şeyden önce musiki ilkesini savundular.

*Sanat için sanat anlayışına bağlılardır.

*Dil herkesin anlayacağı seviyede değil oldukça ağırdır.

*Temsilcileri:Baudelaire, Mallarme, Arthur Rimbaud, Paul Verlaine, Paul Valery, Edgar Ailen Poe

*Türk edebiyatında ise; Ahmet Haşim, Ahmet Hamdi Tanpınar, Cahit Sıtkı Tarancı, Ahmet Muhip Dıranas, Cenap Sahabettin

•             SÜRREALİZM (GERÇEK ÜSTÜCÜLÜK)

* Realizm, natüralizm ve parnasizm akımlarına tepki olarak doğmuştur. Freud’un “psikanaliz kuramı”nın edebiyata uyarlanmış biçimidir.

* Akımın bilgi ve esin kaynağı olan Freud’a göre, insanoğlunun dış dünyadan edindiği alışkanlıklar, istekler bilinçaltında toplanır. Bu istekler düş, rüya, yarı rüya durumunda çözülerek ortaya çıkar.

* Akımın kurucusu olan Andre Breton bu akımı şöyle tanımlamıştır: “Gerçeküstücülük, ister söz, ister yazı ile ya da başka bir yolla, düşüncenin gerçek işleyişini ortaya çıkarmak için başvurulan, içinden geldiği gibi yazma yöntemidir. Bu, aklın denetimi olmaksızın (rüyada olduğu gibi) her türlü estetik ve ahlak kaygısı dışında düşüncenin yazılışıdır.”

*Kelime anlamı “gerçeküstücülük” demek olan bu akım 1924’te Fransa’da çıkmıştır.

*Sürrealistler Sigmund Freud’un etkisinde kalmışlardır.

*Bilinçaltı rüyada ortaya çıkar.

*Hipnotize edilmiş insanlara şiir söylettiler.

*Akıl ve mantık değersizdir. İnsanı yönlendiren İçgüdü, bilinçaltıdır demişlerdir.

* Temsilcileri: Andre Breton, Louis Aragon, Paul Eluard, Philippe Soupault, Rene Char

* Türk edebiyatında ise; Orhan Veli ve arkadaşları, Cemal Süreyya, İlhan Berk (İkinci Yeniciler), Oktay Rifat

             EMPRESYONİZM (İZLENİMCİLİK)

* 19. yüzyılın sonlarında ortaya çıkmış, Fransa’da gelişmiş; daha çok; edebiyatta, resimde, müzikte etkisini göstermiştir.

* Empresyonistler, varlığın gerçek ve nesnel yanını değil, sanatçıda uyandırdığı izlenimleri anlatma amacını gütmüşlerdir. Bu izlenim, sanatçıdan sanatçıya değiştiği için, ortaya konan sanat yapıtı, onu ortaya koyanın kişiliğini yansıtır.

*  Yapıtlarında kendi iç dünyalarını dile getirdikleri için, çevreyi saran evrene ve dış dünyaya karşı ilgisizdirler.

* Duyularımızın dış evreni bize olduğu gibi değil, onun gerçek görünüşünü değiştirerek ulaştırdığı kabul edilmiştir.

* Sanatçılar, yapıtlarında, dış dünyada gördüklerinin gerçek yönünü değil; “kendilerinde uyandırdığı izlenimleri” anlatmışlardır.

* Dünya edebiyatında temsilcileri: Rainer Maria Rilke, Paul Verlaine, Arthur Rimbaud

•             EKSPRESYONİZM (DIŞAVURUMCULUK)

 * Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra, empresyonizme tepki olarak doğmuş, Alman sinemasında uygulanmıştır.

 * Çevremizi saran evrene ve dünyaya karşı ilgisiz görünen bu akım, insanın iç dünyasını ve bütün duygularını en gizli ve çıplak yönleriyle, olduğu gibi anlatır.

 *  Gerçekler her insana göre değişik olduğu için önemli olanı sanatçının kişiliğini ve gerçekleri kendine göre dile getirmesidir.

* Sanatçılar, kendi içlerine kapanıp kendilerini gözlemlemiş, iç gözleme önem vermişlerdir.

* Bireyin en gizli yönlerini açığa vuran bir anlatım yolu kullanılmıştır.

* Yapıtlarda, fantastik ve korkunç olaylar anlatılmıştır.

* Amaç, insanların ruhsal durumlarının ortaya konmasıdır.

* Dünya edebiyatında başlıca temsilcileri: Franz Kafka, Thomas Stearns Eliot, James Joyce

•             KÜBİZM

 * 20. yüzyılın başında empresyonizme tepki olarak ortaya çıkmış ve daha çok, resimde kendini göstermiştir.

 *Yazın alanın da, özellikle şairler, ressam Picasso’nun da etkisiyle bir anlayış geliştirmişlerdir. Buna göre şairler, dış dünyayı izleyip olup bitenleri iyi saptamak zorundadır.

 *Onlara göre dünyadaki küçük olayları ve anlamları yakalamak gerekir “Söylenmemiş olanı”, “görülmemiş olanı” gün ışığına çıkarmak, aklın değil düş gücünün yapacağı iştir.

* Varlığın, dış görünüşüyle birlikte iç dünyasının betimlenmesi amaçlanmıştır.

* Sanatçılar, anlatımı canlı kılmak için, yapıtlarında duygularla olayları karıştırarak yansıtmışlardır.

* Dünya edebiyatında temsilcileri: Apollinaire, Max Jacob, Jean Cocteau, Blaise Cendrars

•             FÜTÜRİZM (GELECEKÇİLİK)

* 20. yüzyılda ortaya çıkmış, makineyi ve hızı edebiyata taşıyan edebiyat akımıdır.

*I. Dünya Savaşı başlamadan ortaya çıkan bu akım, “geçmişten kopuşu, yenilik ve değişikliğe yönelişi” ilke edinmiştir.

*Geleceği makineleştiren sanattır.

*20.yy. başında Marinetti tarafından kurulmuştur.

*Geçmişin sanat değerlerini bırakmalı ve yeni anlatım biçimleri bulmalı.

*Makineleşme çalışmaları kutsallığı savunulmalıdır.

*Temsilcileri: Marinetti ve Mayakovski

*Türk edebiyatında ise: Nazım Hikmet

•             EGZİSTANSİYALİZM ( VAR OLUŞÇULUK)

 * Egzistansiyalizm, kökü İlkçağ Yunan felsefesine kadar uzanan bir felsefe sistemidir.

 *  İkinci Dünya Savaşı’nın son yıllarında bağımsız bir felsefe olarak ortaya çıkmıştır.

 *  Felsefe ve edebiyat alanında en önemli temsilcisi ve kurucusu Jean Paul Sartre’dır.

 * Bu akıma göre, insan kendi özünü kendisi seçer. Bu görüş şöyle özetlenebilir: “Var” olma “öz”den önce gelir; yani, insan önce dünyaya gelir, var olur, ondan sonra olmak istediği gibi olur.  

 * Egzistansiyalizmin bu anlayışı, Nietzsch’ nin, “Her insan, tarihte eşi bir daha tekrarlanmayacak biricik harikadır.” sözünde, özlü ifadesini bulur.

*Var olmayı her şeyden önce görenlerdir. Bu akıma varoluşçuluk da denir.

*İnsan kendi değerlerini kendi oluşturabileceğini bilmelidir.

*İnsan bütünüyle özgür olmalıdır.

* Temsilcileri: Jean Paul Sartre, Albert Camus, Andre Gide, Samuel Beckett, Franz Kafka

             DADAİZM

 * 20. yüzyılın ilk çeyreğinde Tristan Tzara adlı gencin etrafında toplanan bir grup şair; “dada” sözcüğünü, kurmak istedikleri akıma ad olarak seçmiş ve dadaizmi kurmuşlardır.

 * Fransızca bir sözcük olan “dada”, çocukların binerek oynadıkları “ağaç parçası, tahta at” anlamına gelir.

*Düzensiz sözcük ve imgelerin kullanıldığı bu akım, Birinci Dünya Savaşı’nın getirdiği yıkıcı ortamda düş kırıklığına uğrayan aydın ve sanatçıların bir başkaldırısı olarak doğmuştur.

 *  Bir başka deyişle iki dünya savaşı arasında varlık gösteren ve toplumu uyuşukluktan kurtarma çabası güden bir harekettir.

* Aklın hiçbir değerinin olmadığı söylenmiş, hiçbir şeyin doğruluğuna ve varlığına inanılmamış, her şeye kuşkuyla bakılmıştır.

* Dil ve estetik kuralları bir yana bırakılarak kuralsızlık ilkesi benimsenmiştir.

*Kelimeleri rasgele kullanmak suretiyle oluşan şiirlere denir.

*Temsilcileri: Tristan Tzara, Breton, Aragon