ŞİİRLERİN REDİF VE UYAKLARINI BULUNUZ

  1. Garibim, namıma Kerem diyorlar

Aslımı el almış harem diyorlar

Hastayım derdime verem diyorlar

Maraşlı Şeyhoğlu Satılmışım ben

  • Ey özün insan bilen

Var edep öğren edep

Ey edep erken bilen

Var edep öğren edep

  • Kaçır beni âhenk, al beni birlik

Artık barınamam gölge varlıkta

Ver cüceye onun olsun şairlik

Şimdi gözüm büyük sanatkârlıkta

  • Tohum saç, bitmese toprak utansın!

Hedefe varmayan mızrak utansın!

Hey gidi küheylân, koşmana bak sen!

Çatlarsan, doğuran kısrak utansın!

  • Kar suyundan süzen çeşme göl olmaz

Gül dikende biter, diken gül olmaz

Dız dız eden her sineğin bal’olmaz

Peteksiz arının balı yalandır.

  • Saçında çoğalmış aklar

Soluk  bir çizgi dudaklar

Neden bu çökük yanaklar

Üstünden yaşlar akıyor

  • Mecliste arif ol kelamı dinle

El iki söylerse sen birin söyle

Elinden geldikçe iyilik eyle

Hatıra dokunup yıkıcı olma

  • Koyun meler, kuzu meler

Sular hendeğine dolar

Ağlayanlar bir gün güler

Gamlanma gönül gamlanma

  • Bu vatan toprağın kara bağrında

Sıradağlar gibi duranlarındır.

Bir tarih boyunca onun uğrunda

Kendini tarihe verenlerindir.

  • Yiğit olan yiğit kurt gibi bakar,

Düşmanı görünce ayağa kalkar,

Kapar mızrağını meydana çıkar,

Yiğidin ardında duran olmalı”.

  • Dünyaya geldiğim anda.

Yürüdüm aynı zamanda.

İki kapılı bir handa.

Gidiyorum gündüz gece.

  • Çukurova bayramlığın giyerken

Çıplaklığın üzerinden soyarken

Şubat ayı kış yelini kovarken

Cennet demek sana yakışır dağlar.

  • Mevsim sonu öyle bir zaman ki
    Gâib bir mûsikiydi sanki             
  • Bu şehr-i Sıtanbul ki bî-misl ü bahâdır
    Bir sengine yek-pâre Acem mülkü fedâdır (Nedim
  • Eşin var, âşiyânın var, baharın var ki beklerdin,
    Kıyametler koparmak neydi ey bülbül, nedir derdin?

O zümrüt tahta kondun, bir semavî saltanat kurdun,
Cihanın yurdu hep çiğnense, çiğnenmez senin yurdun!

Bugün bir yemyeşil vâdi, yarın bir kıpkızıl gülşen,
Gezersin hânümânın şen, için şen, kâinatın şen.

  • Her kûşesinde dehrin nâm-ı bekâ-nisârın

Şâyestedir denilse âlem senin mezârın.

Kaldın cihanda bir ân, her ânın oldu bir devr,

Mülk-i ezeldi güya tahtında hemeivârın

                  Abdülhak Hamit Tarhan

  • Kandilli’de eski bahçelerde

Akşam kapanınca perde perde

Bir hatıra zevki var kederde

  • Monna Rosa, siyah güller, ak güller

Gülce’nin gülleri ve beyaz yatak

Kanadı kırık kuş merhamet ister

Ah, senin yüzünden kana batacak

Monna Rosa, siyah güller, ak güller

  • Hoyrattır bu akşamüstüler daima

Gün saltanatıyla gitti mi bir defa

Yalnızlığımızla doldurup her yeri

Bir renk çığlığı içinde bahçemizden

Bir el çıkarmaya başlar bohçamızdan

Lavanta çiçeği kokan kederleri

Hoyrattır bu akşamüstüler daima

  • Yârin dudağından getirilmiş
    Bir katre alevdir bu karanfil
    Rûhum acısından bunu bildil

Düştükçe vurulmuş gibi yer yer
Kızgın kokusundan kelebekler
Gönlüm ona pervane kesildi

  • İkbâl için ahbâbı siâyet yeni çıktı
    Bilmez idik evvel bu dirâyet yeni çıktı

Sirkat çoğalıp lâfz-ı sadâkat modalandı
Nâmus tamam oldu hamiyyet yeni çıktı

  • Yollar ne kadar güzel olsa,
    Gece ne kadar serin olsa,
    Beden yorulur,
    Baş ağrısı yorulmaz.

Orhan Veli

  • sabah mı çıkmıştın bir gün önce mi
    Bir bıçağın ağzında yürür gibiydin
    Demirlerin soğukluğu soluk dudaklarında
    Gözlerinde karanlığı dar hücrelerin
    Seni görür görmez özgürlüğümden utandım
    Söyle ne içersin çay mı kahve mi
    Çok değişmişsin birden tanıyamadım

 Attila İlhan

  • Seviyorum seni ekmeği tuza banıp yer gibi
    Geceleyin ateşler içinde uyanarak
    Ağzımı dayayıp musluğa su içer gibi
    Ağır posta paketini, neyin nesi belirsiz
    Telâşlı, sevinçli, kuşkulu açar gibi
    Seviyorum seni denizi ilk defa uçakla geçer gibi
    İstanbul’da yumuşacık kararırken ortalık
    İçimde kımıldanan bir şeyler gibi
    Seviyorum seni. “Yaşıyoruz çok şükür” der gibi.
  • Ağlasam sesimi duyar mısınız,
    Mısralarımda;
    Dokunabilir misiniz,
    Göz yaşlarıma, ellerinizle?

Bilmezdim şarkıların bu kadar güzel,
Kelimelerinse kifayetsiz olduğunu
Bu derde düşmeden önce.

Bir yer var, biliyorum;
Her şeyi söylemek mümkün;
Epeyce yaklaşmışım, duyuyorum;
Anlatamıyorum

Orhan Veli Kanık

  • Yaşamak;

Birer birer

ve hep beraber

ipekli bir kumaş dokur gibi…

Hep bir ağızdan 

sevinçli bir destan

okur gibi

yaşamak… (Nazım Hikmet

  • Ne sen,

Ne ben,

Ne de hüsnünde toplanan bu mesâ

Ne de âlâm-ı fikre bir mersâ

Olan bu mai deniz

Melâli anlamayan nesle âşinâ değiliz

(Ahmet Haşim – O Belde)

  • Açılmaz ne bir yüz ne bir pencere

Bakıldıkça vahşet çöker yerlere.

  • Halk içinde mu’teber bir nesne yok devlet gibi

Olmayâ devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi.

(K. Sultan Süleyman)

  • İster düşün… Kendini ister hayale kaptır…
    Uzar, uzar, çünkü hiç sonu yoktur yolların.
    Bakarsın aldanmışşın, gördüğün bir seraptır
    Sevimli bir hayale açılırken kolların
  • Gerilir zorlu bir yay
    Oku fırlatmak için;
    Gece gökte doğar ay
    Yükselip batmak için.
    Mecnûn inler, kanını
    Leylâ’ya katmak için.
    Cilve yapar sevgili
    Gönül kanatmak için
  • Boşuna koşma çocuk
    Sahil boyu balıklarını
    Artık göremezsin
    Kalbi kırık dalgaların.
    Deniz küskün
    Balıklar yitik