Kategoriler
7. ÜNİTE: BİYOGRAFİ- OTOBİYOGRAFİ

TEZKİRE-PORTRE- MONOGRAFİ-NEKROLOJİ

TEZKİRE

Eski dönemlerde önemli kişilerin, özellikle şairlerin hayatlarının anlatıldığı; eserlerinden örneklerin verildiği düzyazı türüdür. Günümüzdeki biyografik-antolojik eserlere benzeyen tezkireler bir tür edebiyat tarihi çalışması da sayılabilir.

Tezkireler genellikle mukaddime (giriş), şairlerin ve eserlerinin tanıtıldığı asıl metin ve hâtimeden (bitiş) oluşur.

 Mukaddimelerde eserin sunulduğu kişiye övgüler, dönemin şiir anlayışı ve eserin yazılma nedeni hakkında bilgiler bulunur. Asıl metin bölümünde, tanıtılan kişinin sosyal çevresi, edebî kişiliğiyle ilgili bilgiler, sanatı üzerine değerlendirmeler ve eserlerinden örnekler bulunur. Hâtime bölümünde eserin bitiş tarihi, yazılış süreci ile ilgili bilgiler, dönemin padişahına veya önde gelen devlet adamlarına dualar, eserdeki kusurlar için af isteği yer alır.

mecalisün nefais ile ilgili görsel sonucu
Edebiyatımızdaki ilk şairler tezkiresi

Tezkireler çoğunlukla yazarlarının adıyla anılır. Tezkirede şairler genellikle alfabetik olarak sıralanır. Nesnel bir tutumla, açık ve sade bir dille, bilgi vermek amacıyla yazılan biyografilere göre tezkireler; öznel bir tutumla, övgü veya yergi amacıyla kaleme alınmıştır. Tezkirelerde yazarlar, genellikle sanat güçlerini göstermeye çalışmış; seci, aliterasyon, tezat ve tenasüplerle süslenmiş; sanatlı bir dil kullanmıştır.

Türk edebiyatındaki ilk şairler tezkiresi Çağatay şairi Ali Şîr Nevâî’nin yazdığı Mecâlisü’n-Nefâis’tir.  Anadolu sahasında yazılan ilk şairler tezkiresi Sehî Bey’e ait olan Heşt Behişt’tir.

Anadolu’da ilk tezkire

Türk edebiyatındaki tanınmış tezkireler arasında Latîfî’nin Tezkiretü’ş-Şuarâ, Ahdî’nin Gülşen-i Şuarâ, Âşık Çelebi’nin Meşâirü’ş-Şuarâ, Kınalızâde Hasan Çelebi’nin Tezkiretü’ş-Şuarâ adlı eserleri sayılabilir.

PORTRE

                Bir kimseyi karakteristik özellikleriyle okuyucuya tanıtmak amacıyla yazılan edebî yazılara portre denir. Kişinin sadece dış görünüşünün (boyunun, yüzünün, giyinişinin, hareketlerinin…) anlatıldığı portreye fizikî portre; iç dünyasının, alışkanlıklarının, duygularının, fikirlerinin, zayıf taraflarının… anlatıldığı portreye ruhî portre (tinsel, moral portre) denir. Çoğu zaman fizikî portre ile ruhî portre iç içe verilir.

                Fizikî portre; kişiyi diğer insanlardan ayıran dış özellikleri iyi bir gözlemle belirlendikten sonra, uygun sıfatlar kullanılarak özgün bir şekilde yazılır.

                İç dünyanın anlatıldığı ruhî portrede ise; kişinin ahlâkı, alışkanlıkları, düşünceleri ilginç bir üslûpla yazılır. Portreye konu kolan kişiye ait, düşünceleri ve anlayışları daha etkili olarak ortaya koymak için onun sözlerine de yer verilebilir.

Romanda olay kahramanları değişik bölümlerde (yeri geldikçe) gerek dış görünüşleriyle gerekse karakter özellikleriyle okuyucuya tanıtılır. Okuyucunun roman kahramanlarını hayalinde canlandırması sağlanır. Bu yönüyle portre bölümlerine, romanlarda daha çok rastlanabileceği gibi bağımsız bir edebî tür olarak yazılmış portreler de vardır.

ÖZ GEÇMİŞ / CV:

Kişinin, hayatındaki önemli evreleri; elde ettiği bilgi, beceri ve tecrübeleri kendi ağzından anlattığı yazı türüdür.

Öz geçmiş, çoğunlukla bir iş başvurusunda, kişinin kendini tanıtmak için başvuru yaptığı kurum ya da kuruluşa verilmek üzere yazılır. Öz geçmiş; kişinin öğrenim durumunu, iş tecrübelerini, özelliklerini eksiksiz olarak yansıtmalıdır.

Hâl tercümesi: (Tercüme-i Hâl)Osmanlı Dönemi’nde yazılan, daha çok öz geçmiş özelliği gösteren eserlerdir.

                MONOGRAFİ

Ünlü bir kimsenin hayatını, kişiliğini, eserlerini, başarılarını ayrıntılarıyla ele alan veya bilimsel bir alanda özel bir konu ya da sorun üzerine yazılan inceleme yazısına monografi (tek yazı) denir.

Monografide herhangi bir yer, bir eser, bir yazar, tarihî bir olay, bilimsel bir alana ait bir sorun özel bir görüşle veya bakış açısıyla değerlendirilebileceği gibi bir konu üzerinde derinlemesine bir inceleme de yapılabilir.

Yakup Kadri’nin hazırladığı Ahmet Haşim Monografisi, Asım Bezirci’nin hazırladığı “Nurullah Ataç Monografisi” , Mehmet Kaplan’ın doçentlik tezi olan “Tevfik Fikret” adlı çalışmaları birer monografidir.

NEKROLOJİ

Ölen ünlü bir kişinin hemen ölümünden sonraki günlerde, genellikle gazete ve dergilerde, ölen kişinin yakın çevresinde yer alan kişiler tarafından onun üstün niteliklerinin, erdemlerinin, çalışmalarının ve diğer özelliklerinin anı üslubuyla anlatıldığı yazılardır.

Kategoriler
7. ÜNİTE: BİYOGRAFİ- OTOBİYOGRAFİ

OTOBİYOGRAFİ (ÖZ YAŞAM ÖYKÜSÜ)

Kişinin kendi hayatını anlattığı yazıya otobiyografi (öz yaşam öyküsü) denir. Otobiyografide doğumdan itibaren otobiyografinin yazıldığı ana kadar yaşananlardan anlatmaya değer olanlar yazılır.

Biyografide ve otobiyografide hayatı ele alınan kişinin başarıları, ilham verici yönleri açık, sade bir dille anlatılır.

Otobiyografide anlatıcı birinci kişiyken biyografide üçüncü kişidir. Edebiyat, sanat, siyaset, spor vb. alanlarda ünlü bir kişi; diğer insanlarca bilinmeyen yönlerini, başarısını nelere borçlu olduğunu ve nasıl kazandığını anlatmak amacıyla otobiyografisini yazar. .

Biyografiler bilgi, belge ve tanıklıklara bağlı olarak nesnel bir dille yazılır.  Yazarın iç dünyasına dönük kaleme alınan otobiyografiler ise hafızaya ve anılara dayanır. Bu nedenle otobiyografi yazarı, biyografi yazarı kadar nesnel olamayabilir. Otobiyografi her ne kadar öznel bir anlayışla kaleme alınsa da gerçekler göz ardı edilmemelidir.

Otobiyografinin belirleyici özellikleri:

  • Otobiyografi birinci kişi ağzıyla yazılır. Otobiyografi düşünsel plânla yazılır.
  • Otobiyografi, belgelere dayanılarak yazılır. Rivayetlere ve tartışmalara yol açacak bilgilere yer verilmez.
  •  Derlenen bilgiler bilimsel araştırma yöntemiyle bir araya getirilmelidir.
  •  Biyografi yazarı objektif olmak zorundadır.

Amerikan edebiyatında Paul Auster’in “İç Dünyamdan Notlar” ve Isaac Asimov’un “Dolu Dolu Yaşadım, Fransız edebiyatında Andrè Gide’in “Tohum Ölmezse” dünya edebiyatının tanınmış otobiyografilerindendir.

Türk edebiyatında Abidin Dino’nun” Kısa Hayat Öyküm”, Şevket Süreyya Aydemir’in “Suyu Arayan Adam” adlı eserleri otobiyografi türünde yazılmıştır. Bazı hikâye ve romanlarda biyografi ve otobiyografi türlerinden yararlanılmıştır. Peyami Safa’nın “ Dokuzuncu Hariciye Koğuşu adlı romanı ise otobiyografik bir romandır.

Kategoriler
7. ÜNİTE: BİYOGRAFİ- OTOBİYOGRAFİ

BİYOGRAFİ

Edebiyat, sanat, siyaset, ticaret vb. alanlarda haklı bir üne kavuşmuş, tanınmış insanların hayatlarını, eserlerini, başarılarını okuyucuya duyurmak amacıyla yalın bir dille, bilgi, belge ve tanıklara dayanılarak, tarafsız bir görüşle yazılan inceleme yazılarına hayat hikâyesi yani biyografi denir.

                ÖZELLİKLERİ

1.   Yaşamı yazılan kişinin kendisi tarafından değil, onunla ilgili araştırma yapan, bilgi ve belgelere ulaşan veya onun yaşamına yakından tanıklık etmiş kişiler tarafından kaleme alınır.

2.   Diğer öğretici metinlerde olduğu gibi biyografilerde de anlatıcı kurmaca bir kişi değil, yazarın kendisidir.

3.   Tarafsız ve gerçekçi olunmalıdır.

4.   Bilgi belge, tanık ve kanıtlara dayandırılmalıdır.

5.   Kronolojik sıra izlenebilir.

6.   Kişiyi tüm yönleriyle tanıtır. Kişinin önemi, değeri, benzerlerinden farkı belirlenmelidir.

7.   Öznel bir tutum izlenmemeli, kişinin yaşamı aşırı yerme ve övmelerden uzak tutulmalıdır.

8.   Açık, sade bir dil kullanılır.

9.   Divan edebiyatında şairleri anlatan bu eserlere, “tezkire”  veya “tercüme-i hâl” denirdi.

*Ünlü bir kişinin hayat hikâyesini yazacak kimse, geniş bir araştırma yapar. Şayet kişi sağ ise ona hayatıyla, çalışmalarıyla, eserleriyle ilgili sorular sorar ve aldığı cevapları not eder (veya kaydeder.); bunlardan yazısında yararlanır. Kişi hayatta değilse, onun hayatını (varsa belgeleriyle birlikte) etraflıca araştırır. Nasıl ünlü olduğunu, nasıl başarılı olduğunu; (varsa) eserlerini dikkatlice inceler. Bütün bu veriler ışığında kronolojik olarak veya kendine özgü bir üslûpla hayat hikâyesini yazar.

*Çoğu zaman bunlarda, sanatçı kendisiyle beraber aile büyüklerinden, çevreden, aile içi durumlardan da söz eder.

TARİHÇESİ

Eski Yunan edebiyatında Plutarkhos’un “Hayatlar” adlı eseri biyografi türünün Batı’daki ilk örneğidir. Ancak biyografi türü Batı’da 16.yy.dan sonra yaygınlaşmaya başlamıştır. İngiliz edebiyatında William Roper’in “ Sir Thomas More’un Hayatı” ve James Boswell’in “Samuel Johnson’un Hayatı”, Avusturya edebiyatından Stefan Zweig’ın “Üç Büyük Usta”dünya edebiyatının tanınmış biyografilerindendir.

 Edebiyatımızda ilk tezkire Ali Şir Nevai’nin 16. yy.da oluşturduğu “Mecalis’ün-Nefais” adlı eseridir.

Divan edebiyatında tezkireler her ne kadar biyografi gibi görünse deBatılı anlamda biyografi edebiyatımıza Tanzimat Dönemi’nde girmiştir. Tanzimat Dönemi’nde Beşir Fuat’ın “Victor Hugo”, Namık Kemal’in “Evrak-ı Perişan”, Recaizade Mahmut Ekrem’in “Kudemadan Birkaç Şair”, Muallim Naci’nin “Osmanlı Şairleri”; Servetifünun Dönemi’nde Süleyman Nazif’in “Mehmet Âkif” adlı eseri biyografi türünde öne çıkar.

Cumhuriyet Dönemi’nde İlhan Geçer’in “Cahit Sıtkı Tarancı”, Mithat Cemal Kuntay’ın “Namık Kemal”, Ahmet Rasim’in “İlk Büyük Muharrirlerden Şinasi”, Yakup Kadri Karaosmanoğlu’nun “Atatürk”, Beşir Ayvazoğlu’nun “Yahya Kemal”, İhsan Işık’ın “Türkiye Ünlüleri Ansiklopedisi” adlı eserleri bu türün tanınmış örneklerindendir.

BİYOGRAFİ TÜRLERİ

Bir kişinin hayatını ayrıntılı olarak veren kişisel biyografi kitapları olduğu gibi, birden çok kişinin hayat hikâyelerini bir araya getiren genel biyografi eserleri de vardır. Örneğin antolojilerde, ansiklopedilerde, yıllıklarda birden çok kişinin biyografileri çok kısa olarak ana hatlarıyla verilir. Bu eserlerde ya da yazarın kitabının arka kapağında veya iç sayfasında yer alan biyografiler genellikle kısadır. Ayrıntıları atılmış daha çok doğum ölüm tarihleri, doğum yerleri, bitirdikleri okullar, çalıştıkları işler, yazdıkları eserler ve önemli başarıları anılmakla yetinilir.

Her döneme, her mesleğe ve her millete ait kişilerin biyografilerini veren eserlere evrensel biyografi, bir millete ait kişilerin biyografilerini verenlere ulusal biyografi, bir bölgeye mensup kişilerin biyografilerinin toplandığı eserlere bölgesel biyografi, belli bir mesleğe mensup kişilerin yer aldığı eserlere meslekî biyografi, belli bir dönemde yaşayanların hayat hikâyelerinin verildiği eserlere de dönem biyografisi denir.  Dönem biyografisine çağdaş insanların yer aldığı Who’s Who? (Kim Kimdir?) adlı eseri gösterebiliriz.

                Biyografiler yazım tekniğine göre de farklılıklar arz etmektedir. Bunları kısaca şöyle sınıflandırabiliriz:

a) Bilimsel biyografi: Biyografik bilgileri kronolojik bir sıra içerisinde, alt başlıklar halinde, onun dönemi içindeki konumunu, getirdiği yenilikleri, gösterdiği başarıları, eserlerini, eserlerinin değişik özelliklerini eleştirel bir tutumla, belgelere, araştırma ve incelemelere dayalı olarak veren çalışmalara bilimsel biyografi ya da biyografik monografi denir.

Bu tür eserlerde kişinin doğumu, yetişmesi, öğrenimi, çalışma hayatı, türlerine göre eserleri, eserlerinin önemi, şekil ve muhteva özellikleri, başarıları, ödülleri ve başka özellikleri bölümler halinde verilir. Bilimsel biyografi türüne şu örnekler verilebilir: Mehmet Kaplan, Tevfik Fikret Devir-Şahsiyet-Eser (1971); İsmail Parlatır

b) Biyografik roman:Roman, hikâye gibi tahkiye kurgusu içerisinde, olay anlatımı üslûbuyla kişiyi bir roman kahramanı gibi olayların içindeki konumlarıyla sunan eserlere de edebî biyografi ya da biyografik roman denir.

Biyografik romanlarda kişinin ruhsal ve fiziksel özellikleri, davranışları, duyguları, düşünceleri, tepkileri, tavır alışları, giyinişi gibi pek çok değişik özellikleri ayrıntılı olarak verilip bir anlamda onun portresi çizilir.

Hayatı içerisinde canlı, yaşayan bir kişilik olarak sergilenir. Buna örnek olarak M. Emin Erişirgil’in Mehmet Akif /İslâmcı Bir Şairin Romanı (1956); Tahir Alangu’nun “Ömer Seyfettin “(1968) adlı eserleri verilebilir. Ayrıca Oğuz Atay’ın “Bir Bilim Adamının Romanı” (1975) adlı romanı da bu türün en iyi örneklerindendir. Yazar bu romanında hocası Mustafa İnan’ı merkez alarak bir dönemin idealist neslinin hayatını yansıtmıştır.

                Günümüzde Osman Balcıgil biyografik roman alanında oldukça güzel eserler vermektedir. Sabahattin Ali’yi anlattığı “Yeşil Mürekkep”, Afife Jale’yi anlattığı “Nefesi Tutku Olan Kadın Afife Jale”, Nazım Hikmet’in annesi ve ilk kadın ressamlarımızdan olan Celile’yi anlatan “Ela Gözlü Pars Celile” kitapları biyografik romanların en güzel örneklerindendir.