ANLATMAYA BAĞLI METİNLERDE KULLANILAN TEKNİKLER

  1. ÖYKÜLEME (ANLATMA/TAHKİYE): Anlatıcının bir takım olayları ve bu olaylar çevresindeki insanları, belli bir zaman ve mekân çerçevesinde okuyucuya aktarmasıdır.

Sabah pencerenin önünde oturdum. Gençler geçiyordu caddeden. Onları izledim, yürürken birbirlerine omuz atıyorlar, iki de bir durup gülüyorlardı. Düşündüm. Sonra kalktım. Mutfağa yöneldim. Kendime bir kahve yapacaktım ki telefon çaldı.”

  1. BETİMLEME (TASVİR): Sözcüklerle resim çizmedir. Bir yerin, bir varlığın özelliklerini, bu özelliklerin duygularımızda uyandırdığı izlenimleri kelimeler aracılığıyla, gözümüzde canlanacak şekilde anlatılmasına betimleme denir.

Generalin her üç kızı da iri yapılı, hayat dolu ve çok sağlıklıydılar. Uzun bir boy, şaşılacak kadar geniş omuzlu ve bir erkeğinki kadar da kuvvetli kolları vardı. Midenin, bu şekilde irileşme ile büyük bir ilgisi vardı.”

  1. GÖSTERME TEKNİĞİ: Anlatıcının olmadığı, olayları direkt olarak kişilerin anlattığı tekniktir. Yani anlatıcı, okuyucu ile eser arasına girmez.  Tiyatro metinlerinde kullanılan bir tekniktir.

“HİKMET EFENDİ: Eee, gülü seven dikenine katlanır.

MÜŞTAK BEY: Gel şunu sana vereyim be! Ama nikâhla ha! Geçinemeyecek ne varmış; ya o akıllanır, ya da sen çıldırırsın.

HİKMET EFENDİ: Sakın Kumru’nun yerine onu sana vermesinler! Olur mu olur. Büyük dururken küçüğü kocaya vermek pek adet değildir.

MÜŞTAK BEY: Yok, bak ben öyle şaka sevmem.

HİKMET EFENDİ: Biraz önce şakayla bana veriyordun ya?

MÜŞTAK BEY: Ben onu sana şakayla değil gerçekten vermek istiyorum.

HİKMET EFENDİ: Sus, özrün kabahatinden büyük.

MÜŞTAK BEY: Hiç de bile!

HİKMET EFENDİ: Yaaa!”

  1. ÖZETLEME TEKNİĞİ: Yaşanılanları en kısa şekliyle okuyucuya aktarmaktır. Daha çok romanda tercih edilen bir yöntem olup olay zamanında hafta, ay veya yıl ölçeğindeki bir zamana sığan bir öykünün özetlenerek geçilmesi esastır.

Sonra, günlerce hayatın akışına kapıldı. Önemsiz gördüğü olayları tekrar yaşadı. Selim’i düşünmeden günler geçti. Yatakta gecelerce uyudu, yıkandı, tıraş oldu, tekrar kirlendi. Yeni bir paket jilet aldı. Evde birkaç kere umumi temizlik yapıldı. Dostlarıyla geceler yaşadı: Selim’in tanımadığı dostlarla, aile ve iş çevresinin arkadaşlarıyla. Birbirlerine benzeyen günler, yaşarken nasıl geçtiği anlaşılmayan günler, tarih düşürülmez imkânsız günler…  Günler birbirini kovaladı. Pazartesi oldu, sonra pazar, sonra gene pazartesi. Sonra gene pazar oldu. Geç kalkıldı. Kahvaltı, büyük kahvaltı, geç yapıldı. Pazar gazeteleri okundu, bilmeceler çözüldü: geçen hafta çözülen aynı bilmeceler. Evde yemek verildi, başka evlere yemeye gidildi.”

  1. GERİYE DÖNÜŞ TEKNİĞİ: Bu yöntemle bir nevi geçmiş ile bugünü birleştiren yazar, kimi zaman birkaç saat geriye kimi zaman da birkaç yıl öncesine gidebilmektedir. Bu anlatma zamanı ile ilgili bir tekniktir. Öykü anlatıcısı olayı içinde bulunduğu şimdiki zamandan alıp karakterin geçmişine ya da olayın meydana geldiği zamana gider. Geriye dönüş tekniğinde yazar karakterlerin yerlerin ve olayların geçmişiyle ilgili bilgi vermeyi amaçlar. Karakterlerin bir şeyler hatırlamaları da bu anlatım tekniğiyle verilir.

Çarpıyor gene tavaları, tencereleri, kap kacağı. Başıma vuruyor sanki. Küçükken ne iyiydiler, ne uslu, ne buyruklara uyan… Yıllar bozuyor çocukları, alışkanlıklar bozuyor. Hiç üzmezlerdi eskiden beni, bundan sonra üzecekler sanırım. Söylüyorum bunu onlara kızıyorlar. “Ne demek bundan sonra üzmek?” diye parlıyorlar. “Biz bundan sonra büyüyecek miyiz? Çocuk, torun sahibi olduk. Bundan sonra üzmek ne demek allasen?”  diyorlar. Oysa bilmezler ki çoluk çocuğa da karışsalar, kocasalar da benim gözümde hep korunmaya, sıcaklığıma, sevgime muhtaçtırlar. Bilgisizlik işte, neyse, kızmadım.”

  1. DİYALOG TEKNİĞİ: Kahramanların karşılıklı konuşmalarına dayanır. Metne akıcılık kazandırır. Kahramanlar, sosyal statülerine uygun biçimde konuşturulur.

“-    Ah anneciğim, bilmem ne oldum, bugün keyfim yok, dedi.

Bir baş ağrısı, bir sersemlik, bir…

Vah vah…oğlum, hastalık şakaya gelmez, kendini bir hekime göstermelisin.”

Allah’a emanet, oğlum nen var?

  1. İÇ MONOLOG (İÇ KONUŞMA TEKNİĞİ): Anlatmaya bağlı metinlerde yazarın anlatmak istediği şeyleri kahramanın kendi ağzından kafasından geçenler şeklinde okuyucuya vermesine denir. Kahraman sesli düşünür. Karşısında biri varmış gibi kendi kendine konuşur. Bu teknikte kahramanın duygu ve düşünceleri belirli bir mantık sırasıyla verilir.

  “ Hep dostlarıyla olan paylaşmasını diyenler de yok mu? Var, var elbet. Yadsımıyoruz mutluluklarını ama ki neden hep kıvanma, hep sevinç? Acılar yok mudur ki? İçtenlik bu değil bence. Sevgini de hep, sevincini de olur mu böyle? Gerekir mi üstelik? Ben söylerim bak, doğru doğru, dosdoğru… Sevinsem bir gün faraza sinemaya gitsem olur a… Gider tüm arkadaşlarıma derim bunu, filmi falan anlatırım. Ama öte yanda kendi kendime düşünmüşümdür. Bunun verdiği bir çıkış yolu bulamamanın sıkıntısını da derim. İstenmez mi herkeslerin böyle olması? Azcana da olsa demeli tüm duyguları. Yoksa bir tekdüzelik içinde tutsak olur kişi.

  1. İÇ ÇÖZÜMLEME TEKNİĞİ: Anlatıcının üçüncü kişi olduğu ve ilahi bakış açısının kullanıldığı bir tekniktir.  Anlatıcı, kahramanın zihninden geçenleri bilir. Anlatıcı dışarıdan bakar ama kahramanın ne düşündüğünü, ne hissettiğini “diye düşündü, aklından geçirdi” gibi ifadelerle okura aktarır. İç monologla karıştırılabilir. Fark şu ki iç monologda direkt olarak kahraman konuşur ancak iç çözümlemede kahramanın düşüncelerini anlatıcı aktarır. Kahraman edilgendir.

“Armanuş hem bu sorunun sorulmasına memnundu hem de cevap vermeye isteksiz. Anlatmak için çok mu erkendi acaba? Hikâyenin ne kadarını anlatmalıydı?  Şimdi değilse ne zaman? Hem de neden veya neyi bekleyecekti? “

  1. BİLİNÇ AKIŞI TEKNİĞİ: Kahramanın duygu ve düşüncelerinin art arda ve düzensiz biçimde iç konuşma halinde verilmesidir. Ayrıca karakterin aklında kurduğu planlar ve yapmak istediği şeyler de bu teknikle verilir. Bu sayede okuyucu karakterin psikolojisini ve ruh hâlini daha iyi anlayabilir ve bazı olaylarla, bu olayların nedenleri arasındaki bağlantıları açıklayabiliyor. Kişilerin duygu ve düşüncelerini, herhangi mantıki bir bağ ve gramer kuralı endişesi taşımaksızın, düzensiz bir şekilde ve çağrışım ilkesi paralelinde doğrudan doğruya okuyucuya aktarmaktan ibarettir. Genellikle modernist eserlerde kullanılan bir tekniktir.  Kahraman anlatıcı ve bakış açısı söz konusudur.

Bilinç akışı tekniği ile iç monolog tekniği birbiriyle bazı benzerlikler gösterse de bilinç akışı tekniğinin cümleler arasındaki mantık ilişkisinin zayıf olması yönüyle birbirinden ayrılır. Bilinç akışında daha çok serbest çağrışım yoluyla bir düşünceden bir başka düşünceye atlanır.

“Divana uzandım sırtüstü. Ölmedim. Güneşin bütün cisimleri ışıttığı bir sırada miskin bir durumum var. Tabiatla da iyi geçinmesini bilemedim. Gene de anlayışla kabul eder beni belki. Galswhorty’nin hikayesindeki gibi, elma ağacının altına da gömmezler ki insanı. Rüzgarlı, geniş bir bayırın manzarasına karışamaz ki insan. Neresinden baksam uygunsuz bir görünüş.  Eskiden belediye yokmuş herhalde.