Kategoriler
1. ÜNİTE: EDEBİYAT NEDİR? 9. SINIF TESTLERİ 9.SINIF TESTLER

9. SINIF 1. ÜNİTE 1.TEST

1.Aşağıdakilerden hangisi edebiyatın en genel tanımdır?

A)Duygu ve düşüncelerimizi ifade ettiğimiz bir sanattır.

B)Duygu, düşünce istek ve beklentileri anlatma sanatıdır.

C)Duygu, düşünce, istek, beklenti ve hayalleri sözlü ve yazılı biçimde anlatma sanatıdır.

D)Duygu, düşünce, istek, hayal ve beklentileri yazılı biçimde anlatmaktır.

E)Duygu, düşünce, istek ve hayallerimizi sözlü veya yazılı olarak estetik biçimde anlatma sanatıdır.

2. Aşağıdaki bilgilerden hangisi yanlıştır?

 A) Edebiyatın malzemesi dil, konusu insandır.

B) “Edebiyat, toplumun aynasıdır.” Düşüncesi günümüzde tamamen terk edilmiştir.

C) Edebi metinde yan ve mecaz anlamlar kullanılır.

D) Bir yazıyı biçim, anlatım ve noktalama özellikleriyle oluşturan sözcüklerin bütününe “metin” denir.

E) Edebiyat; edebi eserleri, yazarları, dönem koşullarının edebi esere yansımasını, edebi akım ve türlerin gelişimini de inceleyen bir bilimdir.

3. Aşağıdaki seçeneklerde verilen güzel sanat dalları ve örnekleri eşleştirmesinden hangisi yanlıştır?

A) Fonetik sanat- edebiyat

B) Görsel sanat- resim

C) Ritmik sanat- bale

D) Görsel sanat-tiyatro

E) Plastik sanat- tezhip

4. Aşağıdaki sanatlar, kullandıkları malzemelere göre sınıflandırılırlarsa hangisi dışta kalır?

A) Resim

B) Müzik

C) Hat

D) Edebiyat

E) Opera

5. Aşağıda verilen cümlelerdeki bilgilerden hangisi doğrudur?

A) Edebiyat bir sanat olduğu için hiçbir bilimle ilişkili olamaz.

B) Yaprak Dökümü romanında Ali Rıza Bey’in ailesinin dağılışı, psikoloji biliminden yararlanılarak verilmiştir.

C) Suç ve Ceza’da Raskolnikov’un işlediği cinayet sonrasında yaşadığı bunalımlar tıp biliminden yararlanılarak yazılmıştır.

D) Yazar, ütopik veya ditopik eserler yazdığında psikoloji biliminden yararlanmıştır.

E ) Edebi eser konusunu tarihten alabilir ve tarih araştırmalarına kaynaklık eder.

6.Aşağıdaki ifadelerden hangisi yanlıştır?

A) Tarih, bir dönemi araştırırken o dönemin edebi eserlerinden de yararlanabilir.

B) Toplumsal değişimleri, yaşanan sosyal değişimlerin insanlar üzerindeki etkilerini işleyen bir eserde yazar felsefeden yararlanmıştır.

C) Bir edebi eser yazıldığı dönemi yansıtır.

D) Yazıldığı dönemden izler taşımayan eserler bir süre sonra yok olmaya mahkûmdur.

E) Bir yazar; yarattığı karakterlerin iç dünyasını, bunalımlarını, kişiliklerini verirken psikoloji biliminden yararlanır.

7. Metinlerin sınıflandırılmasında aşağıdakilerden hangisinin önemi yoktur?

A) Eserin etkilendiği edebi akım

B) Eserin yazılma amacı

C) Eserin gerçeklikle ilişkisi

D) Eserde kullanılan anlatım şekilleri

E) Yazarın bakış açısı

8. Aşağıdakilerden hangisi edebi eserin bir özelliği değildir?

A) Bir edebi eserde kelimeler gerçek ve terim anlamıyla kullanılır.

B) Edebi eserde gerçeklik kurmacadır.

C) Bir edebi eserde anlatım kanıtlanmak zorunda değildir.

D) Edebi eserin yazılma amacı estetik duygu uyandırmaktır.

E) Edebi eserlerde dil daha çok sanatsal işlevde kullanılır.

9. Aşağıdakilerden hangisinde öğretici metin ile sanatsal metinlerin karşılaştırılmasında yanlışlık yapılmıştır?

A) Öğretici metinde amaç bilgi vermektir, sanatsal metinde amaç güzel söz söylemektir.

B) Öğretici metinlerde dil göndergesel, sanatsal metinlerde şiirsel işlevde kullanılır.

C) Öğretici metinlerde kanıtlayıcı, açıklayıcı, tartışmacı anlatım kullanılırken sanatsal metinlerde öyküleyici, betimleyici, coşku ve heyecan bildiren, düşsel anlatım vs. kullanılır.

D) Öğretici metinlerde yazar yorumunu katmazken sanatsal metinlerde yazarın yorumu, beğenileri yer alabilir.

E) Öğretici metinlerde çağrışımlara, yan anlam ve mecazlar çokça yer verilir ancak sanatsal metinlerde gerçek ve terim anlamlı kelimeler çoğunluktadır.

10. Aşağıdaki seçeneklerin hangisindeki metin sınıflandırması yanlış yapılmıştır?

A) Anı-kişisel hayatı konu alan metin

B) Tiyatro-göstermeye bağlı metin

C) Biyografi- kişisel hayatı konu alan metin

D) Ortaoyunu- anlatmaya bağlı metin

E) Sohbet- gezete çevresinde gelişen metin

11. Aşağıdaki metin sınıflandırmalarından hangisi yanlıştır?

A) Günlük-sanatsal metin

B) Anı-öğretici metin

C) Karagöz-sanatsal metin

D) Roman- sanatsal metin

E) Şiir-sanatsal metin

12. Aşağıda verilen metinler ikişerli gruplandırılırsa hangisi dışarda kalır?

A) Makale

B) Deneme

C) Gezi yazısı

D) Meddah

E) Destan

13. Aşağıda iletişimin ögeleriyle ilgili yapılan tanımlardan hangisi yanlıştır?

A) Dönüt: Alıcının mesaja verdiği cevap veya tepkidir.

B) Kod: İletişimin gerçekleştiği ortak sistemdir.

C) Kanal: İletişimin geçtiği ortamdır.

D) Mesaj: Kaynağın alıcıya ilettiği her türlü bilgi, duygu, düşünce, beklenti vs.dir.

E) Alıcı: Mesajı alan kişidir.

14. Dünya Kupası finalinde Arda kaleye doğru top sürerken sol kanatta Semih ona “Pas ver.” Anlamında bir el işareti yapar ve Arda ona pas verir. Sonrasında Semih doksana çakar ve gol olur.” Bu iletişim modeliyle ilgili aşağıdaki seçeneklerden hangisi yanlıştır?

A)Kaynak: Semih

B)Mesaj: pas ver

C)Kod: Türkçe

D)Kanal: hareket

E)Bağlam: Dünya Kupası finali

15.Aşağıda verilen tanımlardan hangisi yanlıştır?

A)Ağız: Bir dilin, ülke sınırları içinde konuşulan ve ufak ses değişikliklerine uğramış kullanımıdır.

B)Ortak dil: Bir ülkede dilin herkes tarafından kullanılan ve dilbilgisi kurallarının da uygulandığı resmi kullanımıdır.

C)Lehçe: Tarihin takip edilemeyen dönemlerinde dilden ayrılmış ve hem gramer, hem kelime hem de ses açsından çokça farklılıkları olan koludur.

D)Jargon: Bir kesim tarafından kullanılan ve kaba olarak kabul edilen dil kullanımıdır.

E)Şive:  Dilin, ülkenin sınırlarının dışında kullanılan ve kelime ses düzeyinde farklılıkları olan kullanımıdır.

16.Aşağıdaki bilgilerden hangisi yanlıştır?

A)Erzurum Türkçesi, Türkçenin bir ağzıdır.

B)Türkçenin Çuvaşça ve yakutça olmak üzere iki şivesi vardır.

C)Azerbaycan’da konuşulan Türkçe, şive olarak adlandırılır.

D)Konuşma dili ve yazı dili arasında farklılıklar vardır.

E)Türkçenin ortak dili İstanbul ağzıdır.

17. Hikâye (öykü) ile ilgili verilen aşağıdaki bilgilerden hangisi yaşlıdır?

A)Öykü olaya dayalı, anlatmaya bağlı edebi metinlerdendir.

B)Hikâyenin olay, kişi, zaman ve mekân olmak üzere dört yapı unsuru vardır.

 C)Tek bir yönünün ağır bastığı kahramanlara karakter, bütün yönleriyle ele alınan kahramanlara da tip denir.

D)Durum hikâyesine Cehov tarzı hikâye adı da verilir.

E)Hikâyede olmuş ya da olması muhtemel konular işlenir.

18. Aşağıda verilen bilgilerden hangisi yanlıştır?

A)Hikâyeler, kısa ve yoğun anlatılardır.

B)Hikâyelerde genellikle tek bir olay anlatılır ve kişi sayısı sınırlıdır.

C)Ayrıntılara yer verilmez. Çevre betimlemeleri yüzeyseldir.

D)Hikâyelerde anlatıcı yazarın kendisidir.

E)Hikâyeler kurmaca gerçekliği anlatır.

19.Hikâyede ilklerle ilgili aşağıda verilen eşleştirmelerden hangisi yanlıştır?

A)Edebiyatımızdaki ilk yerli hikâye: Letaif-i Rivayat

B)Edebiyatımızdaki ilk modern hikâye: Küçük Şeyler

C)Dünya edebiyatında olay hikâyesini ilk yazan: Mauppasant

D)Dünya edebiyatındaki ilk hikâye: Don Kişot

E)Dünya edebiyatında durum hikâyesini ilk yazan: Cehov

20.Aşağıdaki seçeneklerden hangisi gözlemci bakış açısıyla yazılmıştır?

A)Sonunda eve vardım. Öyle yorgunum ki hemen uyumalıyım. Ama yarına yetiştirmem gereken işler dururken uyumak olmaz.

B)Onsuz geçen ilk yazıydı. Yazlığa vardığında derin bir burukluk hissetti. Dile kolay elli yıldır her zaman birlikteydiler. Ama o artık yoktu.

C)Her şeyi görebiliyorum. Beni oyaladığını, beni atlattığını, arkamdan çevirdiğin işleri…Her şeyi…Ama sen bunun hiçbir zaman farkına varamayacaksın.

D)Çamaşır yıkıyor, evi topluyor, gazetelere bakıyor, kitap okuyor, işe gidiyor, arkadaşlarıyla kahve içiyor ama yaşamıyordu. Yaşamayı, annesi onu terk ettiğinde unutmuştu.

E)Ayağa kalktı, kapıya yöneldi,sonra döndü, patronun yüzüne uzun uzun baktı. “Asıl ben istifa ediyorum.” diyerek yüzünde mutlu bir gülümsemeyle oradan ayrıldı.

CEVAPLAR: 1-E 2- B 3-D 4-E 5-E 6-B 7-A 8-A 9-E 10-D 11-A 12- C 13-C 14-C 15-D 16-B 17-C 18-D 19-D 20-E

Kategoriler
1. ÜNİTE: EDEBİYAT NEDİR? 9.SINIF

DİLİN İNSAN VE TOPLUM HAYATINDAKİ YERİ VE ÖNEMİ (EDEBİYAT- DİL VE KÜLTÜR)

  • DİL

Dil insanlar arasında anlaşmayı sağlayan bir araç, kendi kanunları içerisinde yaşayan ve gelişen canlı bir varlık; milleti birleştiren, koruyan ve onun ortak malı olan, bin yıllar boyunca gelişerek meydana gelmiş sosyal bir kurum, seslerden örülmüş bir ağ, temeli bilinmeyen zamanlarda atılmış gizli bir antlaşmalar sistemidir.

İnsanlarla bütün ilişkilerimizde bize aracılık ederek sosyal bağlarımızı düzenleyen dil, hayatımızın her alanında varlığını hissettirir. Evde, okulda, sokakta, çarşıda, iş yerinde, kısaca her yerde onunla beraber yaşarız.

Dil insan benliğinin ayrılmaz bir parçasıdır. İnsan zekâsının, insanda sınırı çizilemeyen duygu ve düşünce yeteneğinin sonuçları, insanın kendi benliğinin dışına ancak dille aktarılabilir. Bu bakımdan dil ile düşünce iç içe geçmiş durumdadır. İnsan dil ile düşünür. Dilin gelişmesi düşünmeye, düşüncenin gelişmesi de dile bağlıdır. Çeşitli medeniyetlerin meydana getirilmesini sağlayan “düşünce”, gelişmesini dile borçludur.

Dil her şeyden önce sosyal ve ulusal bir varlıktır. Bireylerin ötesinde, bir ulusu ilgilendirir. Bütün bir ulusun duygu ve düşünce hazinesi dille meydana getirilir. Bir ulusu ayakta tutan, bireyleri birbirine bağlayan, sosyal hayatı düzenleyen ve devam ettiren, ulusal bilinci besleyen bir unsur olarak dilin oynadığı rol çok büyüktür. Bağımsızlığın temeli ulusal bilinçtir. Ulusal bilincin en kuvvetli kaynağı ise dildir.

  • KÜLTÜR

Tarihin derinliklerinden süzülüp gelen; zamanın ve ihtiyaçların doğurduğu, şuurlu tercihlerle manalı ve zengin bir sentez oluşturan; sistemli ve sistemsiz şekilde nesilden nesle aktarılan; bu suretle her insanda mensubiyet duygusu, kimlik şuuru kazanılmasını sağlayan; insana çevreyi ve şartları değiştirme gücü veren; nesillerin yaşadıkları zamana ve geleceğe bakışları sırasında “geçmişe atıf” düşüncesini geliştiren inanışların, kabullenişlerin, yaşama şekillerinin bütününe kültür denir. (Sadık Kemal TURAL)

Millet ve milleti meydana getirme, fertler arasındaki ilişkiler, tabiata hâkim olma, tarihi bağ gibi pek çok özellik kültür kavramıyla ilişkilendirilmektedir. O halde kültürü, milleti millet yapan maddî ve manevî (tinsel) değerlerin tümü şeklinde tanımlamak yanlış olmaz.

  • KÜLTÜRÜN UNSURLARI

Dil, kültür unsurlarının başında gelir. Çünkü dil olmadan öteki unsurların meydana gelmesi mümkün değildir. Her millet, yaşamı ve yaşam ötesini değişik şekillerde algılamış ve yorumlamıştır. Dil, bu algılayış ve yorumlayışın aktarılmasının en önemli yoludur. Dil için, kültüre ait bütün değerleri bünyesinde barındıran bir kültür hazinesidir, demek yanlış olmaz. Kültürü oluşturan diğer unsurların arasında din, gelenek ve görenekler, sanat ve dünya görüşüyle, tarih de önemli bir yere sahiptir.

  • KÜLTÜRÜN TAŞIYICISI OLARAK DİL

Kültür, varlığını kuşaktan kuşağa aktarılmasına borçludur. Bu aktarmada en önemli araç, kültür taşıyıcı eserlerdir. Bir şarkı, bir türkü, bir şiir, bir halk hikâyesi bu anlamda büyük önem taşır. Saydığımız bütün bu ürünlerin hammaddesinin dil olduğu düşünüldüğünde dilin kültür taşımadaki vazgeçilmez işlevi daha iyi anlaşılacaktır.

Bir milletin tarihi, coğrafyası, değer ölçüleri, folkloru, müziği, edebiyatı, dünya görüşü, bilime katkısı ve millet olmayı gerçekleştiren her türlü ortak değeri; yüzyılların süzgecinden süzüle süzüle sözcüklerde, deyimlerde sembolleşerek dil hazinesine akıtılmakta, özünü orada saklamaktadır. Dil, millet denilen sosyal varlığı birleştirmekte, bireyler arasında duygu ve düşünce birliği oluşturmaktadır. Milletler duygu ve düşüncelerini yazıya geçirince daha sağlam bir birlik meydana getirir; çünkü yazı sayesinde duygu ve düşünceler hem zaman hem de mekân içinde geniş bir yayılma alanı bulur. Biz Orhun Yazıtları sayesinde bundan yaklaşık bin üç yüz yıl öncesi hakkında, Göktürklerin varlığı, sorunları, duygu ve düşünceleri hakkında fikir sahibi olabiliyoruz. Türklerin yöneticisi durumunda olan şahısların halkı muhatap kabul ederek onlara hitap ettiklerini, yaptıkları işleri halka anlattıklarını görüyoruz. Bir şair duygu ve düşüncelerini kendi milletinin fertlerine ancak dili ile ulaştırabilir. Bir yazar, bir bilim adamı, bir devlet adamı, bir filozof, görüşlerini topluma dil aracılığıyla yayabilir. Milletimizin dünya görüşü Yunus Emre’nin ilahilerinde, Türk halkının bayrakta sembolleşen vatan sevgisi Mehmet Akif’in İstiklal Marşı’nda, İstanbul’un güzellikleri, İstanbul halkının gelenek ve görenekleri Yahya Kemal’in eserleriyle Hüseyin Rahmi ve Ahmet Hamdi Tanpınar’ın romanlarında, Anadolu insanının yaşayışı ve değer ölçüleri Yakup Kadri’nin eserlerinde sonsuzluğa taşınacaktır. Milletimizin gelenekleri, folkloru, yüzlerce yıllık hayat tecrübelerinin sonuçları, en özlü ifadesini atasözlerinde bulmuştur. Destanlar toplum hayatını derinden etkilemiş şahıs ve olayların efsaneleşerek günümüze kadar uzanmış canlı tablolarıdır.

Kaşgarlı Mahmut’un yazdığı “Dîvânü Lügati’t Türk” olmasaydı o zamanki Türklerin yaşama şekilleri, dünya görüşleri, gelenek ve görenekleri, kullandıkları sözcükler, İslamiyet öncesi döneme ait sözlü ürünler, tarihin derinliklerinde bir sır olarak kalacak, bu da kültürün aktarılmasındaki önemli bir köprünün yıkılması anlamına gelecekti.

Dilin kültür taşıyıcılık işlevi sadece bizim milletimiz için söz konusu değildir. Bugün millet dediğimiz ne kadar çok sosyal topluluk varsa o kadar da milli kültür vardır. Onların kültürlerinin oluşmasında ve yeni nesillere aktarılmasında yine en büyük görev, kendi dillerine düşmektedir.

            Edebiyat da bir dil ürünü olduğuna göre örneklerde de gördüğümüz gibi kültürü sonraki kuşaklara aktarmada oldukça etkili bir köprüdür.

Kategoriler
1. ÜNİTE: EDEBİYAT NEDİR? 9.SINIF

DİLİN FARKLI KULLANIMLARI

Dil yaşayan canlı bir varlıktır. Canlı olduğu içinde toplumdaki değişimler dile yansımaktadır ve dil böylece gelişip değişmektedir. Bu nedenle de dilde değişik kullanımlar ortaya çıkmaktadır.

En belirgin kullanım farkı yazı dili ve konuşma dili arasında olmaktadır.

  • Konuşma dili: Dilin günlük hayatta diğer insanlarla iletişim kurmak için kullanılan dildir. Amaç sadece iletişim kurmak olduğu için dilin kurallarına pek de uyulmaz. Doğal bir kullanım olduğu için cümlenin diziliş kuralları, kelimelerin doğru telaffuzuna dikkat edilmez. Bu nedenle zamanla yöreden yöreye farklılıklar görülmeye başlanır. Böylece ağız özellikleri oluşur.

  • Yazı dili: Bir ülkede anlaşmayı ve birliği sağlamaya yarayan dildir. Buna kültür dili veya edebi dil adı da verilir. Dilin bütün kurallarına uyulur. Cümle yapısı, sözcüklerin kuruluşu, sözcüklerin telaffuzu ve yazım ve noktalama kurallarına tam anlamıyla uyulur. Bütün ülkede aynı şekilde kullanılır.
  • Ortak dil (Standart dil):  Bir ülkedeki dilin farklı kullanımlarının anlaşmayı zorlaştırmasını engellemek için ülke sınırları içinde ortak bir dil belirlenir ki bu da aynı zamanda yazı dilidir. Bu ortak dil, resmi kurumlardan bilime, sanattan eğitime kadar her yerde aynıdır. Aynı zamanda standart dil olarak da adlandırılır. Türkiye’nin standart dili İstanbul Türkçesidir.

Yeryüzünde yaşayan diller, belli sayıdaki eski ana dillerin uzun bir tarihî seyir içinde değişik kollara ayrılmasından oluşmuştur. Ayrı ayrı diller ve akraba diller arasındaki bu farklılaşma yanında, aynı dil içinde birtakım dallanmalar da meydana gelebilmektedir. Bir dilin kendi içinde alt kollara ayrılması, o dilin lehçe, şive ve ağızlarını oluşturur. Lehçe, şive ve ağızlar,

coğrafi ve sosyal etmenler nedeniyle bir dilin ses yapısı, şekil yapısı ve kelime hazinesi bakımından zamanla birbirinden az çok ayrılmış olan kollarıdır.

            Ağız: Bir dilin konuşulduğu ülkenin sınırları içinde bölgeden bölgeye yaşadığı ses düzeyindeki farklılıklardan oluşan kullanımıdır. Örneğin Türkçede Karadeniz ağzı, Ege ağzı, Hatay ağzı, Kayseri ağzı gibi bölgesel kullanımları vardır.

Bre kene akşama pilav yapık. (Hatay-Yayladağı ağzı)

Hele dadaş hoş mısen? (Erzurum ağzı)

Uşağum eve gelmeymisun da? (Karadeniz ağzı)

            Şive: Bir dilin bilinen ve metinlerle takip edilebilen dönemlerinde o dilden ayrılmış, genelde sınırlarının hemen dışında konuşulan koludur. Şivede ağızdan farklı olarak, oluışan ses değişiklikleri yazı diline de yansır. Hem se, hem anlam bakımından farklılıklar vardır. Azerbaycan, Özbekistan, Kırgızistan, Kazakistan, Türkmenistan vs.de konuşulan Türkçe birer şivedir.

            Aşağıda Türkçenin konuşulduğu bazı Türk cumhuriyetlerinde yeni yıl kutlamasının nasıl söylendiğini inceleyelim.

 Yeni yılınız kutlu olsun…………….Türkiye Türkçesi

Yeni iliniz mübarek olsun………..Azerbaycan şivesi

Cangı cılıngız kuttu bolsun!…….. Kırgız şivesi

Yengi yılıngız mübarek bolsun…………………… Özbek şivesi

Sezne yanga yıl belen tebrik item! Tatar şivesi

Teze yılınızı gutlayaarın! Türkmen şivesi

Janga jılıngız kuttı bolsın! veya Janga jılıngız ben! Kazak şivesi

        Lehçe:  Bir dilin bilinmeyen, metinlerle izlenemeyen dönemlerde, karanlık bir devrinde kendisinden ayrılan, çok büyük ses ve şekil farklılıkları gösteren ve farklı bir dil olma yolunu tutan kollarına lehçe denir.  Lehçe,  dilde ses ve yapı düzeyinde büyük farklılaşmaların ortaya çıkmasıyla oluşur.  Lehçelerin oluşmasında coğrafi ve kültürel etmenlerin rolü büyüktür. Türkçenin Yakutça ve Çuvaşça olmak üzere iki lehçesi vardır.

Şimdi de yeni yıl kutlamasının bu iki lehçede nasıl söylendiğine bakalım. Göreceksiniz ki Türkiye Türkçesine en uzak kullanımlar bu iki kullanımdır.

* Ehigini şanga cılınan eğerdeliibin! (Saha / Yakut Türkçesi) 
* Sene sul yaçepe salamlatap! (Çuvaş Türkçesi)

UYARI:  Günümüzde bu terimler ne yazık ki yaygın olarak yanlış kullanılmaktadır. Ağza şive, şiveye de lehçe dendiğini görüyoruz. Bu da öğrencilerin yanlış öğrenmesine sebep oluyor. Bu karışıklığı gidermek için ağız-şive-lehçe terimlerinin çok iyi öğrenilmesi gerekiyor. Şu şekilde kodlanabilir: Ülke sınırları içinde bir bölgenin adı veriliyorsa örneğin Sivas gibi, buna ağız diyeceğiz. Sınır dışında bir isim veriliyorsa Tatar gibi, buna şive diyeceğiz. Zaten sadece iki tane lehçemiz var ki onlarda Türkiye’ye en uzak sınırlarda Asya’nın en kuzey doğusunda yer almakta.

Argo: Daha çok toplumun pek benimsemediği kesimlerin (serseriler, külhanbeyleri, hırsızlar vb.) kullandığı bir takım mecazlardır. Her yerde kullanılmaması gereken bir yapısı vardır. Daha çok eğitimsiz kişilerce tercih edildiği söylenebilir. Örneğin mariz (dayak), kopil (çocuk), mandipsiye basmak (tuzağa düşmek), toz olmak, kafayı yemek… sözcükleri argoya örnektir. Aşağıda da argo bir cümle kurulmuştur

Okul dışında da zirzopluk etme!

Jargon: Belli bir grup arasında kullanılan, başka insanların anlayamadığı yapay dile verilen addır.  Buradaki amaç gruptaki dayanışmayı, çıkarı devam ettirmek veya bir meslek sırrını korumak olabilir. Jargonda kelimeler doğal anlamalarının dışında kullanılabildiği gibi anlaşılmasını zorlaştırmak için yabancı dilden sözcük de alınabilir.  Buna en iyi örnek doktorların kendi aralarındaki konuşmadır. Şöyle bir örnek verebiliriz:

                        Hastanın durumu stabil.

 Aşağıda da daha farklı meslekler ile ilgili jargon örneklerini görüyoruz:

  • İkinci dönem ŞÖK tutanağını teslim ettin mi? (Şube Öğretmenler Kurulu)….Öğretmen jargonu
  • Hastamız tonsilit olmuş (bademcik)……….tıp jargonu
  • Sorun yaşadıysan bilgisayarını resetle………….bilgisayar alanı jargonu