Kategoriler
11. SINIF 11.SINIF ÇALIŞMA SORULARI

Cumhuriyet Dönemi Hikâyesi Çalışma Soruları

Yağmur çoğalıyor… Rüzgâr serin… Ve kız hâlâ açtır… Kafasında İki fikir çarpışıyor… Düşünüyor ki yaşamak kendi hakkıdır… Fakat…

Karşısındaki sarhoş gülüyor ve onu nazikâne çağırıyor… Fakat nereye? Titreyen bir vücut… Yanan bir baş ve ağlayan gözler. Fakat açlık ve yuvasızlık korkunç… Ay dede, niçin bir yol göstermiyorsun?”

Kız yavaş yavaş kalkıyor… Kararını vermiştir. Bu karar bütün fenalığına, çirkinliğine ve iğrençliğine rağmen yaşamak kararıdır. Çünkü hayat tatlı… Kendi koluna giren sarhoşa ürkek adımlarını uydurarak bilmediği karanlık bir sokağa doğru yürüyor.. Ve tam bu sırada korkunç bir sağanak… Korkunç gök gürültüleri ve yıldırımlar… Bu bir fırtına mı? Hayır!.. Bu, iki şehidin ve sayısız şehitlerin isyanıdır.. Şehitler ağlıyor… Biz yağmur sanıyoruz.. Şehitler hıçkırıyor… Rüzgâr diyoruz.. Şehitler haykırıyor… Fırtına zannediyoruz… Ve şehitlerin duasına da yıldırım adını veriyoruz…

Gece… Üstümüzde çarpan kanatla şehitlerin duasıdır. Onlar bir şey söylüyorlar. Fakat fânilerin kulağı onu işitmiyor.. Bak, rüzgâra kulak ver. “O bir şehit kızı, şehit kardeşiydi. Yarın da ötekiler gibi bir şehit karısı ve şehit anası olacaktı” diye inliyor. Bak, harabedeki baykuşu dinle: “ey Türk Eli, bu yüzden senin alnın karadır” diye lanet savuruyor…

HÜSEYİN NİHAL ATSIZ

  1. Yukarıdaki parça Cumhuriyet döneminde hangi hikâye anlayışıyla yazılmış olabilir.
  1. Bu anlayışın dil, anlatım, sanat anlayışı, etkilendiği akım ve konusu hakkında bilgi veriniz.
  1. Aşağıdaki cümlelerin karşısına yargılar doğru ise D yanlış ise Y yazınız.
  • Cumhuriyet Edebiyatı 1920’de TBMM’nin açılmasıyla başladı…………..
  • 1923-1940 hikayesinde dil oldukça sadeleştirilmiş, yazı dili ile konuşma dili arasındaki fark ortadan kalkmıştır……………………………………
  • 1923-1940 yılları arasında romantizm akımın etkisi vardır……………….
  • Cumhuriyet Edebiyatı’nda sadece Cumhuriyet döneminde doğmuş ve yaşamış sanatçılar eser vermişlerdir……………………..
  • 1940-1960 hikâyesinde dört anlayışla hikâye yazılmıştır. Bunlar milli ve dini duyarlılıkla yazılanlar, modernizmi esas alanlar, toplumcu gerçekçiler ve bireyin iç dünyasını esas alan hikayelerdir…………………….
  •  Sabahattin Ali, milli ve dini duyarlılığı esas alan yazarlardandır………………………..
  • Milli ve dini duyarlılığı esas alan hikayeler sanatı araç olarak kullanmışlardır………………….
  • Hüseyin Nihal Atsız, toplumcu gerçekçidir…………………………..
  • Toplumcu gerçekçilikte yazar kendi düşüncesini okura kabul ettirmek ister………………..
  • Bireyin iç dünyasını esas alan eserlerde İslamiyet’in insan hayatındaki olumlu etkisi, ahlaki değerler ön plandadır…………
  • 1923-1940 hikâyesinde II. Dünya Savaşı ve yarattığı sonuçlar en çok işlenen temalardır…..
  • Milli ve dini duyarlılıkla yazılan hikayelerde geleneksel anlatım teknikleri reddedilerek bilin çakışı, iç monolog gibi teknikler sıkça kullanılmıştır…………
  1. Aşağıdaki tabloda verilen eserlerin yazarını ve hangi anlayışla yazıldıklarını karşılarına yazınız.
ESERYAZARANLAYIŞ
Ekmek Kavgası  
Korkuyu Beklerken  
Otlakçı  
Göl İnsanları  
Rozalya Ana  
Gülen Ada  
Yüksek Gerilim  
Sarı Sıcak  
Troya’da Ölüm Vardı  
Öküzden Tayyare  
  1. Aşağıdaki ifadelerin hangi hikâye anlayışıyla yazıldığını karşılarına yazınız.
  • Yazarlar, olaylardan ve insanlardan hareketle bireyin psikolojisini aktarmaya çalışmışlardır………
  • Bu akım, toplumu sosyal sınıflar arasında gerçekleşen çatışma alanı olarak değerlendirir…..
  • Anadolu, savaş yılları, geleneksel değerler, milli motifler, ahlaki hassasiyetler milli kültür ve tarihi bilinci ön plandadır. …………………………..
  • Geleneksel olanı yeni olana tabi kılma tavrı, yerleşik ve alışılmış olanı yeni ortaya çıkana uydurma eğilimi olarak tanımlanabilir.
  • Yazarların temsilciliğini Franz Kafka, Albert Camus, J.P. Sartre’nin yaptığı varoluşçuluktan etkilendikleri görülür.
  • Halkı aydınlatmak düşüncesiyle bazı yazarlar bazı bölgeleri özellikle konu edinmiş.
  • Anlatıcı birey bilinciyle kendi “ben”ini öne çıkarır……………………
  • Olay örgüsünü önemsememişler, merak unsurunu ikinci plana atmışlar ve tamamen insanın iç dünyasını ve içsel çatışmalarını gerçekçi tasvirlerle ortaya koymaya çalışmışlardır………………
  • Milli kaynaklardan, Türk mitolojisinden, destanlardan etkilenerek idealize edilmiş karakterlere yer verilmiştir…………………………………
  • Psikoloji ve psikiyatriden faydalanmışlar; çağrışımlara açık, sanatlı bir dille ruh tahlillerine/çözümlemelerine yer vermişlerdir………………………….
  • Bunalım edebiyatı olarak bilinir……………..
  • Din duygusunun ön plana çıkarıldığı eserlerde dini yaşama ait unsurlar, iç huzur, İslamiyet’in birey üzerindeki olumlu etkileri anlatılmıştır…………………………
  • Eserlerde “bilinç akışı” tekniği kullanılır; diyaloglara ve hikâye etmeye pek yer verilmez…………
  • Büyük şehirlere göçün ortaya çıkardığı problemler ve sosyalizm üzerinde durmuştur……………..
  • Geçmişimizdeki kültürel zenginlikler, kahramanlıklar, dini hassasiyetler, İstanbul’un geleneksel sosyal dokusundan kesitler işlenmiştir.
  • Marksizmin etkisiyle Anadolu coğrafyası ve insanı, toplumdaki düzensizlikler, çatışmalar, köy gibi küçük yerleşim yerlerinin sorunları ağa-köylü, öğretmen-imam, zengin-fakir, halk-yönetici, güçlü-güçsüz, aydın-cahil ve büyük şehirlere göçün ortaya çıkardığı problemler gibi konular üzerinde yoğunlaşmışlar………………..
  • Çağrışıma çok yer verilmiş, şiirsel bir anlatım benimsenmiştir………………………
  • Yusuf Atılgan’ın Eylemci adlı öykü kitabı bu anlayışla yazılmıştır…………………..
  •  Burjuva toplumuna karşı isyancı yaklaşımı destekleyen varoluşçuluk, eserlerde özellikle küçük burjuva aydınının ruhsal bunalımlarının işlenmesine neden olmuştur………………
  • Hava Parası, İhtiyar Çilingir gibi eserler bu anlayışın ürünüdür……………..
  • Siyasi ideolojinin ön planda olduğu ve sağlam kurgunun görülmediği bu anlayışta realizm ve natüralizmin etkileri görülür……………………..
  1. Aşağıdaki yazarların hangi anlayışa mensup olduklarını karşılarına yazınız.

Yaşar Kemal………………

Adalet Ağaoğlu………………

Abbas Sayar…………………….

Mustafa Necati Sepetçioğlu…………………..

Cevat Şakir Kabaağaçlı……………………..

Mustafa Kutlu……………………

Yusuf Atılgan……………………

Orhan Kemal…………………..

Sevinç Çokum…………………………….

Kemal Tahir………………

Samiha Ayverdi……………

Hüseyin Nihal Atsız……………………

Kemal Bilbaşar………………………

  1. Aşağıdaki cümlelerin yüklemlerini bulunuz.
  • Seni andım bu gece, kulakların çınlasın.
  • Bu hareketleriyle yalnızca havanda su dövüyordu.
  • Onu en çok etkileyen şey, ailesinin onun için yaptığı bu güzel sürprizdi.
  • Sonunda buraya telefon etmek aklınıza geldi.
  • Sınav sonucunu aldığım için çok mutlu oldum.
  1. Aşağıdaki cümlelerin öznelerini bulunuz.
  • Sensiz her şey boş.
  • Ankara’ya her şeyi bilir annesi ilk önce vardı.
  • Kırmızı balonu elinden kaçan ve sonra da ağlayan kıza bir elmalı şeker uzattı.
  • On İki Dev Adam, çıktığı son maçta herkesi büyüledi.
  1. Aşağıdaki cümlelerin nesnelerini bulunuz.
  • Ayşe’yi sınava almak için erkenden uyandık.
  • Kız, bir tarafı yamulmuş tepsiyi sıkıca tutuyordu.
  • Taksitleri bitince son model araba baktı.
  1. Aşağıdaki cümlelerin dolaylı tümleçlerini bulunuz.
  • Kitap, kitaplığın sol ucunda duruyordu.
  • Dersi biten öğrenciyi, bir saat geç kalan servis okulun önünden almadı.
  • Sahilde denize taş fırlatan adama ters ters bakarak yoluna devam edip oradan ayrıldı.
  1. Aşağıdaki cümlelerdeki zarf tümleçlerini bulunuz.
  •  Sabahın beşinde beni neden aradığını söylemeyecek misin?
  • Bütün aile bir anda buraya pılınızı pırtınızı toplanarak neden geldiniz?
  • Beni korkutarak hiçbir zaman emellerine ulaşamazsın.
  • Araba bu akşam bizden çok ileri gitti.
  1. Aşağıdaki cümlelerin ögelerini bulunuz.
  • Dün,  birileri sınıfta çok ağır kokulu bir parfüm sıktığından bazı öğrenciler rahatsız oldu.
  • Bütün acılarımın yegane sebebi, senin beni yüzüstü bırakmandır.
  • Seviyesizce yapılan eleştiriler okurlarca dünkü gazetede protesto edildi.
  • Kapını çalan benim.
  • Her istediğini yazan, hiçbir eleştiriye tahammülü olmayan deneyimli ve kaprisli bir yazardı.
  • Sınıfa girdiğimde, sınıfın ortasında duran kırık saati kaldırmalarını iki öğrenciden rica  ettim.
  • Kim, nerede, kiminle ne yapıyor?
  • Senin bütün bunları nasıl algıladığını bir türlü anlayamıyorum.
  •  Geçen haftanın ortasında, sınavda, kodu okutarak cevapları bulan öğrencileri neler bekliyor?
  • O şehirde gene şarkılar söyleniyordur karşılık görmemiş sevgiler üstüne.
  • Işıkları sönmüş odamda, yarım kalmış şarkımı duyuyor musun?
Kategoriler
11. SINIF 9. ÜNİTE: MÜLAKAT VE RÖPORTAJ

RÖPORTAJ

Röportaj; bir gerçeği, sorunu, olayı ya da durumu ortaya koymak; açığa çıkarmak amacıyla oluşturulan öğretici gazete ve dergi yazısıdır. Bu tür yazılar araştırmaya, incelemeye, soruşturmaya, gezip görmeye ve somut olgulara dayanır.

Röportaj kelimesinin kökeni, Latincede ‘toplamak’, ‘getirmek’ anlamlarında kullanılan “reportare” kelimesine dayanır.

Röportaj, hem gezi yazılarının hem makalenin özelliklerini taşır. Makale gibi dayandığı sağlam bir düşünce, bir tez vardır. İşlenen konu; toplumsal, sanatsal olay ya da olgu olmalıdır.

Röportaj, bir çeşit haberdir. Fakat röportajda bilgiden başka, yazarın izlenimleri, düşünceleri, görüşleri de yer alır. Röportaj, özellikle gazetecilerin uyguladığı bir türdür.

Röportaj, bir gazete yazısı olmasına karşın, gezi türüyle iç içe olması, bazen sanatsal kaygılarla kaleme alınması, sıradan bir aktarma değil de özel bir yorum, değerlendirme değeri taşıması gibi özellikleriyle, edebiyat türü olarak da kabul edilmektedir.

Röportajda yazar, olayı yerinde görerek, farklı kişilerle konuşup soruşturarak yazar. Gerektiğinde yetkililerle görüşerek bilgi ve belge toplar, yazısını fotoğraflarla destekleyebilir. Olaylara tanıklık ederek gerçeklere ışık tutar. Okuyucuyu gerçekle yüzleştirerek aydınlatmaya çalışır.

Anlatılanlar diyalog, tanık ifadesi, bilgi, belge, fotoğraf veya filmlerle desteklenir. İzlenim, görüş ve düşünceler birinci kişinin ağzından yansıtılır.  Dayandığı sağlam bir düşünce, bir tez vardır ve bir gerçeği ortaya çıkarmayı amaçlar.

Olayları aktarırken ayrıntılara girer, söz konusu olaylar hakkında kendi düşünce ve yorumlarını da ortaya koyar, değerlendirmelerde bulunur.

Röportaj yazarı anlatımında betimleyici, öyküleyici, açıklayıcı ve tartışmacı anlatım biçimlerinden; örnekleme, tanık gösterme, karşılaştırma gibi düşünceyi geliştirme yollarından yararlanır.

Röportaj türündeki yazılar zamanla tarihî bir belge niteliği kazanabilir.

Röportajlar çarpıcı ve yalın bir dille oluşturulur. Daha çok kısa cümleler kullanarak anlatımına hareket ve canlılık katar.

Röportaj tek bir yazı olabileceği gibi aynı konuyu işleyen bir yazı dizisi biçiminde de olabilir.

Cumhuriyet Dönemi’nde Röportaj

XIX. yüzyılda Amerika’da ortaya çıkan röportaj türü, Türkiye’de gerçek anlamda 1950’li yıllarda gelişmeye başlamıştır. Bu yıllardan itibaren çok partili siyasi hayata geçilmiş, toplumsal değişim hız kazanmış, köyden kente göç dalgası başlamıştır. Böylece bu yeni gelişme ve olguların neden olduğu toplumsal sorunlar röportaj türünün konusu olmuştur. Bundan böyle halkın sorunları, yaşadıkları röportaj yazarları tarafından yerinde gözlemlenerek ilk elden aktarılmaya başlanmıştır. Bazı yazarlar hazırladıkları röportajları gazetelerde dizi röportaj olarak yayımlamışlardır

 Cumhuriyet Dönemi’nde Yaşar Kemal’in Çukurova Yana Yana, Bir Bulut Kaynıyor, Peri Bacaları, Bu Diyar Baştan Başa; Fikret Otyam’ın  Ha Bu Diyar, Topraksızlar; Tahir Kutsi Makal’ın İç Göç, Acı Yol; Halil Aytekin’in Doğuda Kıtlık Vardı; Necmi Onur’un Mezarlarında Yaşayanlar; Celalettin Çetin’in Büyük Göç adlı eserleri röportaj türünün tanınmış örneklerindendir.

Mülakat ve Röportajın Farkları

 Mülakatın alanı görüşülen kişiyle sınırlıyken röportajda her çeşit konu ve olay ayrıntılı bir biçimde irdelenir; anlatılanlar fotoğraflarla, belgelerle desteklenir ve zenginleştirilir.

Mülakat esas olarak mülakat yapılan kişiye sorular sorularak gerçekleştirilir. Röportajda ise muhataplara soru sormayla beraber bir olayı öyküleme, izlenim ve betimlemelere yer verme de söz konusudur.

Mülakatta bir kişiyi sorulara verdiği cevaplarla tanıtmak amaçlanır. Röportajda ise bir olayı sorgulamak, bir gerçeği ortaya koymak suretiyle kamuoyunu aydınlatmak amaçlanır.

Kategoriler
11. SINIF 9. ÜNİTE: MÜLAKAT VE RÖPORTAJ

MÜLAKAT

Mülakat (görüşme); sanat, bilim, siyaset, spor vb. alanlarda ünlü kişileri tanıtmak veya onların bir konuda düşüncelerini öğrenmek amacıyla bir gazetecinin soru-cevap şeklindeki  karşılıklı konuşmaları yazıya geçirmesiyle oluşturduğu öğretici metin türüdür.

*Mülakatta yalın, açık, duru bir dil ve anlatım kullanılır.

*Söyleşmeye bağlı anlatımın yanı sıra açıklayıcı, tartışmacı ve öyküleyici anlatıma da başvurulabilir.

* Okuyucuya bilgi vermek amaçlanır.

*Muhataba yöneltilen sorular önceden belirlenir.

* Konuşmacının sözlerini kesmemeye, hiç değiştirmeden aktarmaya özen gösterilir.

*Mülakat yapılan kişinin görüşleri hiçbir değişiklik yapmadan, olduğu gibi yazıya aktarılır.

*Konuşmacının sözleri karşısında nesnel bir tutum takınılır.

* Mülakatta ayrıntılara girilmez; temel düşünce, kavram ve olgular söz konusu edilir.

*Bu tür yazılara gazete ve dergi sütunlarında sık sık rastlanır.

*Herhangi bir alanda yapılan mülakat, belge niteliği taşır.

*Mülakat yazısında; görüşülen kişinin adı, mesleği veya ne işle uğraştığı, hangi amaçla konuşulduğu, buluşma mekânı, sorular ve cevaplar, mülakat yapılan kimsenin o konu üzerindeki temel görüşü yer alır.

*Mülakat türünün kendine özgü hazırlanma aşamaları vardır. Bu aşamalarda yapılacaklar şu şekilde sıralanabilir: Mülakat yapılacak konu ve kişi belirlenir. Mülakat yapılacak konu ve kişiyle ilgili araştırma yapılır. Mülakatta sorulacak sorular hazırlanır. Mülakat yapılacak kişiden randevu alınır. Mülakat gerçekleştirilir ve kayıt altına alınır. Kayıt yazıya geçirilir ve yazı düzenlenir. Metnin görsel tasarımı yapılır.

Cumhuriyet Öncesinde Mülakat

Cumhuriyet Dönemi’nden önce Türk edebiyatında mülakat türünde az sayıda ürün verilmiştir. Tanzimat Dönemi’nde Ziya Paşa, “Rüya” adlı eserinde mülakat tekniğini kullanmıştır. Gerçek anlamda bir mülakat olmayan bu eserde yazar, anlattıklarını gördüğü bir rüya biçiminde kurgulamıştır.

Ruşen Eşref Ünaydın, “Diyorlar ki” adlı eseriyle Türk edebiyatında mülakat türünün ilk yetkin örneğini vermiştir. Ünaydın’ın “Anafartalar Kumandanı Mustafa Kemal ile Mülâkat” adlı eseri de türün diğer önemli bir örneğidir. Bu eser, Mustafa Kemal’i kamuoyuna tanıtan ilk eser olması bakımından da önemlidir.

Cumhuriyet Dönemi’nde Mülakat

Cumhuriyet Dönemi’nde gazete ve dergilerin çoğalması ve daha fazla önem kazanmasıyla mülakat türünde yazılan ürünlerin de sayıca arttığı görülmektedir. Bu dönemde çok sayıda yazar tarafından sanat ve siyaset dünyasına ışık tutan mülakat örnekleri verilmiştir.

 Cumhuriyet Dönemi’nde Hikmet Feridun Es’in Bugün de Diyorlar ki, Mustafa Baydar’ın Edebiyatçılarımız Ne Diyorlar, Gavsi Ozansoy’un 40 Yıl Sonra Diyorlar ki, Yaşar Nabi Nayır’ın Edebiyatçılarımız Konuşuyor, Sermet Sami Uysal’ın  Yahya Kemal’le Sohbetler, Nurullah Berk’in Ustalarla Konuşmalar, Abdi İpekçi’nin Liderler Diyor ki adlı eserleri mülakat türünün tanınmış örneklerindendir.